14 Ocak 2011 Cuma

akifoz




Farkında mısın?"

Bize ait cümleler kurmaktan,
Ne kadar da aciz kaldık son günlerde,
Bırak,seni seviyorum demeyi,
Bir günaydını bile çok görür olduk birbirimize,
Tükenen,tükenen sevgimiz mi,
Yoksa,yoksa dilimiz mi varmıyor ?
Ne sen bana iyi misin,diyorsun,
Ne ben sana bir günaydın.
Bıçak açmıyor ağzımızı,farkında mısın ?

Yavan kelimelere başvurmamız sebepsiz değil,
Saçlarını bile taramıyorsun eskisi gibi,
Benimse içimden gelmiyor tıraş olmak,
Eskiden,daha zili çalmadan açardın kapıyı,
Kokunu ta aşağılardan duydum,derdin,
Özledim derdim,
Kısar gözlerini ya sen,ya sen,dedin,
Öylece sarılıp kalırdık kapı eşiğinde,
Of,off.
Kaç gecedir koltuğun bir kenarında uyuyup kalıyorum,
Romatizmalarım da öyle arttı ki üstelik,
Adeta kar yağıyor sol omzuma,
Sana ilaçlarımın yerini korkudan soramıyorum,
Ya cevap vermezsen,
Ya git kendin al dersen,
Korkuyorum işte,sevginin tükendiğini bilmekten korkuyorum.
Dün ilk defa kahvaltı etmişsin beni kaldırmadan,
İlk defa çayı dün,soğuk ve şekersiz içtim,
Kaç zamandır adımla seslenmiyorsun bana,
Adım ürkütüyor seni,
Sen ayrı odadan kalkıyorsun,
Ben ta uçtaki odadan
Bir suçlu gibi öne eğip başımızı
Öylece geçiyoruz birbirimizin yanından,
Bir tabloyu oluşturan iki unsur gibiyiz,
Senin vurdumduymazlığını,
Benim aksiliğim tamanlıyor,
Yok,yok bu böyle olmayacak,
Ya sen aç kıza telefon, ya ben,
Bu böyle olmayacak,
İstersen oğlanları sen ara,seni onlar daha bir severler,
Kısaca,kısaca ya ben gideceğim,ya sen,
Belki de bir zaman ayrı kalırsak,
Kim bilir,belki de özleriz birbirimizi,
Bugünleri hiç düşünmeden;
O hoyrat,o pervasız harcadığımız
Aşkımıza nasıl muhtacım nasıl,bilemezsin,
Olsun bi müddet yemeği dışarıda yerim,
İlaçlarımı masanın üstüne geceden dizerim,
Parmağıma ip bağlarım falan,
Ya da istersen ben gideyim, gideyim de nereye ?
Of,off,
Galiba yaşlanmamalı insan,
Yoksa,yoksa suç erkek olmakta mı?
Ne yaparım bi başıma ben,
Yok,yok sen git kıza istersen.
Dün o filmi seyrederken ağladığını gördüm,
Sanma ki fark etmedim,
Sanki ikimizin son dönemi,
Ne kadar açığa vursak ta öfkemizi,
Gem vuramazsak da alışkanlıklarımıza,
Demek ki bazı şeylerin çok geç anlaşılıyormuş önemi,
Bir ara gözüm takıldı,saçlarına karışmış aklara,
Benim ise kış çoktan oturmuştu şu çökük şakaklara,
Hatırlar mısın?
İlk yemeğe çıktığımız günü?
Nasıl da elim ayağıma dolaşmıştı hani,
Hatırlar mısın?
Bu berbat halime bimecal kalırcasına güldüğünü,
Şimdi ise bak,yüreğimiz bimecal,
Dağbaşı yalnızlıklarına mahküm ettik birbirimizi,
Ne zaman biter bu suskunluğumuz,bilmem,
Ya, bir ölüm anı çığlılığıyla,,
Sahi,sahi ben ölürsem ağlar mısın?
Bana,bana hiç sorma,
Düşünmek bile acıtıyor içimi,
Cam kesiği ağrılara gark oluyorum,
Hem benim bildiğim galiba,
Galiba ‘önce erkekler ölür”,
O zaman da sen kalacaksın yapayalnız,
Ne yapar ne edersin bu koca şehirde?
Kim getirir her sabah o çok sevdiğin fırın ekmeğini,
Kim sular bahçeyi,
Kim budar yediverenleri
Ve kim bırakır,
Sen daha uyanmadan yastığına en güzel gülleri?
Zor değil mi?
Yaşamın en zor tarafı işte,
Kolay değil alışkanlıklardan bir an için vazgeçmek,
Zaten,zaten benim tek alışkanlığım da sensin,
Yok,yok senden vazgeçemem,
Zaten benim bildiğim; ”ilk erkekler özür diler”,
Daha bir yakışıyor gibi seni seviyorum demek erkeğe,
Yok,yok bu sabah kalkınca,
İlk işim sana sarılıp ve hiç yüksünmeden
Ve kırılganlığı bir yana atıp,
Seni seviyorum demeliyim,
Seni seviyorum,
Seni seviyorum,
Günaydın,günaydın,
Günaydın birtanem.


(ikbal gürpınar)

05 Kasım

akif öz



Biliyorum, hiç beklemiyordun bu daveti. Birden geliverdi değil mi? Ansızın vurdu şakağına; saçaktan düşen buzdan kılıçlar gibi. Şaşırdın. Huzurunun göbeğine irice bir taş savruldu; halka halka titremede gönlünün düştüğü göl şimdi. Neşesi kaçtı vaktin; sevinçlerini pervane ettiğin mumlar titredi, bitti. Akrep ve yelkovanın ayakları dolandı; beklediğin “az sonra”lar havada asılı kaldı. Hüznün ölü kelebekleri kıpırdadı, sızılandı. Aşinâlığın tadı bozuldu; acının ketum, kekre sütunları devrildi göğsüne. Başını yasladığın uzun saatler, uzanıp uyuduğun bitmez günler vaadlerini yerine getiremeyeceklerini söylediler; yüzleri yerde, mahçup. Oyala(n)dığın ağaç gölgeleri çekildi üzerinden. Avunduğun/avuttuğun haz perdeleri parelendi. Gözlerini ıslatamadan giden yağmurlar elindeki şemsiyeyi uçurdu. Konforunu bozmamak için parmak uçlarına basa basa odana giren, kalbini kanatmadan usulca gidiveren uzak acılar yakana dolandı şimdi.

“Daha dün konuşmuştuk ama...” diyorsun. “Ama nasıl olur!”lar çekip çekiştiriyor iki yakanı.

“Hiç beklenmedik bir ölüm!” “Vakitsiz” “Erken!” “Sürpriz!”


İşine ara vereceksin bugün... Kocaman bir pürüz olup çıkıverdim karşına. Hızını kestim hayatının. Üzerine saldım kaygılarını. Köşe bucak kaçtığın korkulara sobelettim seni. Ölümle arana koyduğun duvarı yıktım.

“Ölüm bize de yaklaşırmış/yakışırmış” dedin. “Ölmesi kanıksanmış, ölünesi bir yaştayız artık.”

“Rahmetli...” sıfatını ismimin üzerine yumuşak bir şal gibi atıvereceksin.

İki yakasında da eksiğim İstanbul’un.

Vapurların hiçbiri beklemiyor beni iskelede. Ben öldüm diye şeritleri eksilmedi otoyolların.

Hayret! Ben öldüm bu defa... Şimdiye kadar hep başkalarıydı ölen.

Gitsen de bir gitmesen de bir, bir cenaze olacak cami avlularından birinde...

Seni bilmem ama ben bu cenazeye mutlaka gitmeliyim. Ayıp olur, çok ayıp... Davetlilerin yüzüne bakamam sonra. Dediği gibi şairin, bir musallâlık saltanatım bu benim. Başroldeyim. Toprağa konulacak adam rolü benim. Ardından ağlanılacak adamı ben oynayacağım. Hiç itirazsız karanlığa uzanmak bana düştü bu defa. Üzerine toprak atılan adamı... Unutulmuşluklar altında yüzü erimeye bırakılan adamı... Hüzünlerin münasebetsiz müsebbibi olacak adamı... Ayakkabısı kendisini beklerken bağları çözülecek adamı.... Elbiseleri evden çıkarılacak adamı... Ben oynayacağım.

Yatağı soğuk kalacak adamı... Akşam eve dönmeyecek adamı... Kapıyı çalması beklenmeyecek adamı... Sofrada yeri olmayacak adamı... Adı telefon rehberinden silinecek adamı... Şehrin dudaklarından yarım ağız çıkmış bir hece gibi önemsizleşecek adamı.... Ben oynayacağım. Sevinçlerin ortasına en fazla bir hıçkırık gibi sokulsa bile hatıraların eşiğinden yüz geri edilecek adamı... Resmine bakıp bakıp da ağlanacak (yoksa ağlanılmayacak mı?) adamı... “Adı neydi... Hani..!” diye yokluğu kanıksanacak adamı... Soluk bir resimde mahzun bir tebessümün ardında aşklarını saklayan, susturan adamı... Ben oynuyorum bugün...

Sahnedeyim.

Beklerim.

En öndeki olmalısın ayakta duranların. En dik duranı.

İşte davetiyen:

Canını çok seven, her günün sabahında burada sonsuzca yaşayacağına yeniden kanan,

her lezzetin tükenişinde ölümün yanına uğradığını unutan,

her hazzın zirvesinde yakasındaki ölümlü etiketini isteyerek düşüren,

her yaz sıcağında içi dünyaya iyiden iyiye ısınan,

doğduğu yılın rakamının büyüklüğünün kendisini kabirden uzak tuttuğunu sanarak avunan,

kalbinin her atışında ölümlerden döndüğünün farkında olmayan,

damarlarının bir köşesinde ansızın geliverecek pıhtılardan yapılmış veda haberleri saklayan,

ayrılıkların çatlaklarından giren hüzünleri ölümün nefesi gibi yudumlayan,

sevenlerinin gözlerinin ışığına sığınarak ısınan,

unutulmayı, yok sayılmayı en ürkütücü uçurum bilen,

güzelliğini aynaların kırıklarında arayan,

toprağa girmeye üşenen,

uzun süredir aramızda yaşayan dostumuz, arkadaşımız, sırdaşımız, kardeşimiz, babamız, evladımız, şimdilik unutmayacağımızı umduğumuz, bir süre unutmaktan utanacağımız, sonra unutacağımız, en sonunda unuttuğumuzu da unutacağımız senai demirci


doğduğu gün yakalandığı fanilik hastalığından, uzun süredir yatalak olmasına yol açan “her nefis ölümü tadacaktır!” yarasından, ömür boyu sancısını çektiği amansız yaşama rahatsızlığından kurtulup aramızdan ayrıl[maya ayarlan]mıştır.

Cenazesi -umulur ki- en uzak zamanda, sızılarının köşe başlarında kılınan cenaze namazını takiben kaldırılacak, gözünden (belki gönlünden) uzak bir yerde unutuluş toprağına gömülecektir...


Yorum (0) Kalıcı Bağlantı


2/11/2008


ben seninim




BeN SeNiNiM..DuDaKLaRıMDaKi EN BüYüK DuaM



BeN SeNiNiM..DuDaKLaRıMDaKi EN BüYüK DuaM



§¤§İ§Ñ§Ş§å§â §à§ä Ross Kirton (80 §æ§à§ä§à - 5.11Mb)

Dokun bana / gözlerinde ölsün ölüm…

Sar beni / yüreğinde büyüsün gülüm…

Seni tanıdığımdan beri hiçbir zaman

yolumu / yüzümü senden başka bir adrese çevirmedim.

Adından başka hiçbir cümleye yataklık etmedim ben.

Evet kabul ediyorum suskunluğa meyil etmiş yollarım oldu

ama asla senden vazgeçmedim.


§¶§à§ä§à§Ô§â§Ñ§æ §ª§Ó§Ñ§ß §¤§à§â§è§Ö§Ó (37 §æ§à§ä§à - 6.04Mb)


Bir miktar umut bir dirhem mutluluktu istediğim..

Ve mavi bilyelerimi gözlerinden Cennete yuvarlamak

bezden bir bebeği senin kollarında görme arzusu…

Sonra ıslak saçlarını ellerimi bir tarak misali kabul edip delice taramak…

Sonra gözlerinden savrulmuş en sıcak gözyaşlarını gırtlağında yakalayabilmek..

Seni " sona " hazırlamak değil yeni bir umuda koşturmak…

Cebinde sakladığın kaybedilişleri reddetmek seni bende yaşatarak..

Siyah'a olan sevişlerini sana unutturup

sana adın genişliğine denk gelen yedi rengi ispat etmek gözlerimde…


§¶§à§ä§à§Ô§â§Ñ§æ §ª§Ó§Ñ§ß §¤§à§â§è§Ö§Ó (37 §æ§à§ä§à - 6.04Mb)


Hatırlıyorum da " sana inat gitmeyeceğim " dediğin günleri…

Ben de suskunluğumun yamalı haliyle haykırıyorum ki

" seni çok seviyorum "

…Nerde bilirsen bil beni..

Kimin yanında kimin yamasına yüreğimi yama yaptığımı düşünsen de ...

Ben bir sana verdiğim bir dua'nın kavgasındayım….

Bilsen de bilmesen de….


§¶§à§ä§à§Ô§â§Ñ§æ §ª§Ó§Ñ§ß §¤§à§â§è§Ö§Ó (37 §æ§à§ä§à - 6.04Mb)

Kapattım tüm kilitleri üzerime…
Tek sen varsın tutunduğum..
Tek sen mevcutsun bu yürekte…

İster beni suskunluğun safında son görevimi yapmakta bil..
İster dua'ya durmuş yüreğimi
Elif/imize kavuşmaya gittiğimi düşün…

Bilsen de bilmesen de…
Ben seninim dudaklarımdaki en büyük duam….

alıntı


Фотограф Misha Janette (54 фото - 4.83Mb)



Yorum (0) Kalıcı Bağlantı



31/7/2008


Türkü gözlüm










Kar yagiyor türkü gözlüm
Kar yagiyor buralara.
Uzun hava agit gibi,
Dökülüyor bulvarlara.
Sen de gittin buralardan,
Böyle bir karli havada.
Okul bittikten sonra 95'in yilbasinda,
Gelmis özlemistin beni,
Sarilmistin hiçkirikla,
Kar yagarken dilek tutmus,
Kar yemistin avucumda.
Nasil gittin türkü gözlüm,
Mahzun kaldim buralarda.
Gülüslerimiz geliyor,
Agliyorum buralarda.

Sen bir ögretmensin simdi,
657 devlet memuru.
Kit kanaat geçinirsin,
Seni bekledigim gibi,
Beklersin ay sonunu.

Belki de evlisin simdi,
Bunca yil geçti aradan.
Sen beni unuttun belli,
Türkü gözlüm çik hatrimdan.

Oralara da kar yagar mi,
Günes çikar mi ardindan?
Saçaklardan su damlar mi,
Su girer mi papucundan?

Yokluk kötü türkü gözlüm,
Yoklugun çikmaz aklimdan.
Varlik güzel türkü gözlüm,
Varligin yitti yanimdan.

Okulun bittigi yil tayinin çikti doguya.
Belki yazarsin diye,
Bir kalem almistim sana.
O kalemle mektup yazmis
O kalemle aglamistin
Ama o son mektubunda
Sen ne kadar degismistin
Sözlerinde degismisti
Degistigin belliydi ki
Kaleminde degismisti.

Ah benim türkü gözlüm
Ne oldu birden sana ?
And içmistik gündüz gece
And içmistik kopmamaya.
Haci Bayram'da dua ettik
Ayirmasin Allah diye...
Bir fakire para verdik,
Belki dua eder diye...

Fakir mi dua etmedi,
Sen mi yalanci çiktin
O fakiri göremedim,
Gelmedi namaz vakti.
Çok oturdum musallada,
Her tabutta kendim vardim,
Dua ettim ardim sira...

Simdi en arabesk duygularla
Dudagimda o türkü,
Yürüyorum bulvarlarda...
Ellerim üsürken hep
Ellerin gelir aklima.
Yüregim agliyor simdi,
Yaniyorum buralarda...
Kar yagarken hazin hazin,
Ölüyorum türkü gözlüm,
Ölüyorum buralarda..

Bedirhan Gökçe


Yorum (1) Kalıcı Bağlantı



31/7/2008


ankara



Bedirhan Gökçe -









Ali Uluraspa'nın Ankara şiiri. Şiirin hikayesinden kısaca bahsedeyim ki daha anlamlı olsun.

Ali Uluraspa 28-29 yaşlarındayken Ebru Çelik isminde 16-17 yaşlarında sarı şaçlı yeşil gözlü gecekondu bir evde yaşayan bir kıza aşık olmuş ve uzun süre cesaret edemediği için kıza birşey söyleyememiş. Bir gün kız durakta otobüs beklerken kıza zar zor da olsa karşılık alma ümdiyle aşkını söylemiş. Kız olumsuz cevap vermiş ve tam da o esnada akşam ezanı okunmaya başlamış ( şiirde üzerine vurgu yapıldığı için ezandan özellikle bahsediyorum ). Ali Uluraspa yıkılmış tabii ve bu şiiri yazmış o kız için.


Ankara

Hey gidi ankara hey!
Beni de benzettin ya kendine!
Astın suratımı,resmileştirdin beni
Hey gidi ankara hey!
Beni de benzettin ya kendine
Yüzümde bürokrat gülümsemesi
İçimde politik çıkmazlar
Kaçıncı aşktı tattığım akşamlarında
Kızılay'da yürüyemeden elele ayrıldığım
Bir gecelik duygu esnemesinde
Yalnızlığımla kendimi evime attığım
Tadamadan mevsimlerini doya doya.

Kaybettim kendimi;
Herhangi bir sokağın,herhangi bir ayrımında
Geçerken ömrüm giriş katlarında
Üşüdüm,titredim;
Otuz yaşıma girerken bir yaz akşamında
Bekar evlerinin soluk aydılığında
Kötü alışkanlıklar edindim
Hiçbir kıza yalan söylemedim ankara
Ama bir ebruli akşamda
Ezan seslerine karıştı çığlıklarım
Oyalıyormuşum meğer kendimi geçici heveslerle
Kırçiçekleri açıverdi yüreğimde
Sen aşk de buna,ben çıkmaz sokak
Ankara!

Delik olan cebime koyacaktım tüm hüzünleri
Yine şiirler çalıp;
Şairlerin soluk nefesli kitaplarından
Şarkılar,şarkılar düzecektim ona
Ve ankara;
Çelik renkli gecelerine dağıttığım aşklarımdan
Taç yapacaktım sarı saçlarına
Gözlerindeki yeşilden sürecektim antik yalnızlığıma
İkimizinde paylaşak birşeyi olacaktı hayatta
Anlarsın ya!sen ankara,ben ve o...
Üç kişilik bir dünya kuracaktık
Gözyaşlarının kahkahaya karıştığı şu dünyada;
Duygu sevinecekti
Telefon edip zeynep'e
"Evleniyormuş" diyecekti

Frekansını yakalamışken tam da mutluluğunun,
Çankaya'dan bir rüzgar esti.
Kıskandın ya bizi! Helal olsun sana
Şu ölümlü dünyada kendin gibi bir dünya görmeden
Boğacaksın öyle mi kalabalık kaldırımlarında beni?
Hüzne doyacağım öyle mi?
Senin gibi gecekondularında
Benim gibi bozkır çocuğu

Meram akşamlarında;
Çiçeklerin nasıl olgunlaştığını bilirim ben
Çözmüşken tam da şifresini hayatın
Korkma ankara,korkma!
Yazılmamış bir şiirin okundukça çoğalan ilk kelimesinde
Akıp giderken kaderimiz iki ayrı yöne
Mutlak buluşacak vuslat denizinde
Ankara korkma!
Okuduğu duaları anamın ikimizide kurtaracak
Hiç ummadığın birgünde
Şöyle güneş burcundayken sevinçlerin
Sen bana alışacaksın bende sana...
Ankara


Ali Uluraspa









Bedirhan Gökçe


Yorum (0) Kalıcı Bağlantı



30/7/2008


GENÇLİĞE HİTABE




GENÇLİĞE HİTABE


Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik...
"Zaman bendedir ve mekân bana emanettir!"

şuurunda bir gençlik...
Devlet ve milletinin 7 asırlık hayatında dört devre...
Birincisi iki buçuk asır...

Aşk, vecd, fetih ve hakimiyet...İkincisi üç asır...

Kaba softa ve ham yobaz elinde sefalet ve hezimet..
Üçüncüsü bir asır... Allahın, Kur'an'ında

"belhümadal - hayvandan aşağı"

dediği cücetaklitçilere ve batı dünyasına esaret...
Ya dördüncüsü ?... Son yarım asır!..

İşgal ordularının bile yapamayacağı bir cinayetle,

madde plânında kurtarıldıktan sonra ruh plânında

ebedi helake mahkumiyet...

İşte tarihinde böyle dört devre bulunduğunu gören...

Bunları,yükseltici aşk, süründürücü satıhçılık,

çürütücü taklitçilik ve öldürücü küfür

diye yaftalayan ve şimdi, evet şimdi...

Beşinci devrenin kapısı önünde nur infilakı yeni

bir şafak fışkırışını gözleyen bir gençlik...
Gökleri çökertecek ve son moda kurbağa diliyle

bütün "dikey"leri "ya tay" hale getirecek bir çığlık kopararak

"mukaddes emaneti ne yaptınız?"

diye meydan yerine çıkacağı günü kollayan bir gençlik...
Dininin, dilinin beyninin, ilminin, ırzının,evinin,

kininin, kalbinin dâvacısı bir gençlik...
Halka değil, Hakka inanan,

meclisinin duvarında "Hakimiyet Hakkındır"

düsturuna hasret çeken, gerçek adâleti bu inanışta bulan

ve halis hürriyeti Hakka kölelikte bilen bir gençlik...
Emekçiye "Benim sana acıdığım ve seni koruduğum kadar

sen kendine acıyamaz, kendini koruyamazsın.!

Ama sen de, zulüm gördüğün iddiasıyla,

kendi kendine hakkı ezmekte ve en zalim patronlardan

daha zalim istismarcılara yakanı kaptırmakta

başı boş bırakılamazsın!" diyecek...
Kapitaliste ise "Allah buyruğunu ve Resul emrini

kalbinin ve kasanın kapısına kazımadıkça

serbest nefes bile alamazsın!" ihtarını edecek...
Kökü ezelde ve dalıi ebedde bir sistemin, aşkına,vecdine,

diyalektiğine, estetiğine, irfanına, idrâkine sahip bir gençlik...
Bir buçuk asırdır türlü buhranlar içinde yanıp kavrulan

ve bunca keşfine rağmen başını yarasalar gibi taştan taşa

çalarak kurtuluşunu arayan batı adamının bulamadığı,

Türk'ün de yine bir buçuk asırdır işte bu hasta batı

adamında bulduğunu sandığı şeyi,

o mübarek oluş sırrını,her sistem ve mez hebe ortada

ne kadar illet varsa devasının

ve ne kadar cennet hayâli varsa hakikatinin,

İslâmda olduğunu gösterecek ve bu tavırla yurduna,

İslâm âlemine ve bütüıı insanlığa model teşkil edecek bir gençlik...
"Kim var?" diye seslenilince, sağına ve soluna bakmadan

fert fert "ben varım!" cevabını verici,

her ferdi "benim olmadığım yerde kimse yoktur!"

fikrini besleyici bir dâva ahlakına kaynak bir gençlik...
Can taşıma liyakatini, canların canı uğrunda can vermeyi

cana minnet sayacak kadar gözü kara ve o nispette usule,

stratejiye uygun bir gençlik...
Büyük bir tasavvuf adamının benzetişiyle zifiri karanlıkta,

ak sütün içindeki ak kılı farkedecek kadar gözü keskin;

ve gerçek kahramanlık madeniyle sahtesini ayırdetmekte

kuyumcu ustası bir gençlik...
Bugün komik üniversitesi, hokkabaz profesörü,

yalancı ders kitabı,dema gog politikacısı,çıkartma kâğıdı şehri, muzahrafat kanalı sokağı,takma diş fabrikası,

fuhuş albümü gazetesi,mümin zindanı mâbedi,

temeli yıkık ailesi, hasılı kendisini yetiştirecek

bütün cemiyet müesseselerinden

aldığı zehirli tesiri üzerinden atabilecek,

kendi öz talim ve terbiyesine memur vasıtalara kadar

nefsini koruyabilecek, destanlık bir meydan savaşı

içinde ve bu savaşı mutlaka kazanmakla vazifeli bir gençlik...
Annesi, babası, ninesi ve dedesi de içinde olsa,

gelmiş ve geçmiş bütün eski mümin nesillerden hiçbirini

beğenmeyecek, onlara "siz güneşi ceplerinizde kaybetmiş

marka müslümanlarısınız !

Gerçek müslüman olsaydınız bu hallerden

hiçbiri başımıza gelmezdi!" diyecek ve gerçek

müslümanlığın "na sıl" ını ve "ne idüğü" nü

her haliyle gösterecek bir gençlik...
Tek cümleyle, Allahın, kâinatı yüzü suyu ,

hürmetine yarattığı Sevgilisinin fezâyı bütün yıldızlariyle

manto gibi saran mukaddes eteğine tutunacak,

ve O'ndan başka hiçbir tutamak,dayanak, sığınak

tanımayacak ve O'nun düşmanlarını ancak kubur

farelerine lâyık bir muameleye tâbi tutacak bir genç lik...
İşte bu gençliği, bu gençliğin ilk filizlerini karşımda görüyorum.

Şekillenmesi,billurlaşması için 30 küsur yıldır, devrimbazlık kodamanların viski çektiği kamış borularla kalemime

ciğerîmden kan çekerek yırtındığım, paralandığım ve

zindanlarda süründüğüm bu gençlik karşısında,

uykusuz,su suz, ekmeksiz,başımı secdeye mıhlayıp bir ömür

Allaha hamd etme makamındayım.
Genç adam! Bundan böyle senden beklediğim şudur:
Tabutumu öz ellerinle musalla taşına koyarken,

Anadolu kıtası büyüklüğündeki dâva taşını da

gediğine koymayı unutma ve bunu tek vasiyetim bil!

Allahın selâmı üzerine oIsun...

Surda bir gedik açtık; mukaddes mi mukaddes!
Ey kahbe rüzgâr, artık ne yandan esersen es!..


Necip Fazıl KISAKÜREK


Yorum (0) Kalıcı Bağlantı



28/7/2008


hoş geldin









Her gün bir yerden göçmek
Ne iyi

Her gün bir yere
Konmak ne güzel
Bulanmadan, donmadan
Akmak ne hoş

Dünle beraber
Gitti cancağızım

Ne kadar söz varsa
Düne ait
Şimdi yeni şeyler
Söylemek lazım


Hz.Mevlana Celaleddin Rumi

Hoş geldin!
Kesilmiş bir kol gibi
omuz başımızdaydı boşluğun…
Hoş geldin!
Ayrılık uzun sürdü.
Özledik.
Gözledik…
Hoş geldin!
Biz
bıraktığın gibiyiz.
Ustalaştık biraz daha
taşı kırmakta,
dostu düşmandan ayırmakta…
Hoş geldin.
Yerin hazır.
Hoş geldin.
Dinleyip diyecek çok.
Fakat uzun söze vaktimiz yok.
YÜRÜYELİM…..

Nazım Hikmet



Yorum (0) Kalıcı Bağlantı




2/7/2008


mona Roza











Karakutu Yazılar: Mona Roza bulundu! Sadece Karakutu açıklıyor!
Tarih: 08.01.2007 Saat: 00:53 Gönderen: karakutu



Karakutu.com “Mona Roza” efsanesini tüm ayrıntılarıyla ortaya çıkardı. 50 yıldan beri dillerde dolaşan “Mona Roza” şiirinin yazıldığı Muazzez Akkaya, meraklıları için bir sırdı. Geçtiğimiz günlerde Ahmet Hakan tarafından Muazzez Akkaya’nın hayatta olduğuna dair kaleme alınan yazı, edebiyat camiasında tartışma konusu olmuştu. Karakutu.com editörleri ise “Mona Roza” efsanesine ilişkin gerçek bilgilere ulaşarak tartışmalara son noktayı koydu. Elimizdeki bu belgeleri, hiçbir yorum yapmadan, kaynaklardaki metinlerin de aslını değiştirmeden okurlarımızla paylaşıyoruz.

Aslı astarı olmayan, hakkında pek çok hikâye uydurulan ve hatta intihar ettiği rivayet edilen Muazzez Akkaya kimdir?



Muazzez Akkaya
Fakülte Numarası: 278



Orta okul mezunu memurlardan Hamid Akkaya ile Fitnat Hanım’ın kızıdır. 1930’da Geyve’de doğdu. 1949’da Kandilli Kız Lisesi’ni “Pekiyi” derecede bitirdi. S.B.F.’nden mezuniyetini müteakıb, Maliye Bakanlığı stajyer Memurluğuna tayin edilerek Devlet hizmetine girdi. Nisan 1955’te Karayolları Genel Müdirliği, Ağustos 1955’te tekrar Maliye Bakanlığı, Mart 1957’de Devlet Su İşleri Gn. Müdirliği Teşkilatlarında Memurluklara girdi. Bu arada Ankara Hukuk Fakültesi’nde fark sınavı verip sertifika aldığından, Ocak 1960’da Maliye Bakanlığı Hazine Avukat stajyerliğine, sonra Avukatlığına getirildi. Eylül 1964’de Eşi Orhan Giray’ın Tel-Aviv Mali Müşavirliğine nakli üzerine memuriyetten ayrılıp Tel-Aviv’e gitdi. 1967’de yine eşiyle birlikte Yurd’a dönüp avukatlığa başladı. Halen (Mart 1970) Ankara Barosu’na kayıldı avukatlık yapmaktadır. 7 Kasım 1958 Cuma günü S.B.O. 1944 yılı (2602 Sıra Numaralı) mezunlarından Orhan Giray ile evlendi; 9.6.1959 doğumlu Ayşegül Giray, 24.3.1961 doğumlu Ela Meral Giray adlarında 2 kızı ile 4.4.1967 doğumlu İhsan adında 1 oğlu vardır (1970). İngilizce bilmektedir.



Mülkiye hayatına aid bir hatırasını şöyle kaleme almıştır: “Fakülte’ye, daha doğrusu Mülkiye Mektebi’ne ilk yatılı kız talebe olarak girme şansı bana isabet etmişdi. Fakat o zamana kadar böyle bir ihtimal vuku bulmadığından S.B.O. müdiri Fethi Çelikbaş: “Mekteb yatakhanesinde kız talebenin yatması için müsaid yer olmadığını, ancak istediğim takdirde sadece talebeye verilen yıllık palto hakkından istifade edebileceğimi, bu takdirde de mecburi hizmet mükellefiyetine tabi tutulacağımı” beyan ettiler. Tabi kabul etmedim. Altı ay sonra Mekteb Fakülte oldu ve ben de diğer talebeyle birlikde burs almağa başladım.

Birinci Sınıfta kız talebe olarak sadece iki kişi idik. Bütün Fakülte’deki kız talebelerin sayısı sekiz idi. İkimiz de o zamana kadar erkek talebeyle bir arada okumamış olduğumuz için gaayet sıkılgandık. Bu durum Anayasa Profesörümüz Bülend Nuri Esen’in gözünden kaçmamış olacak ki, Sınıfda bir münazara tertiblemeğe karar verdi ve ikimizi karşılıklı guruplara dahil etdi. Münazara günü geldiğinde, sadece kendi sınıf arkadaşlarımız önünde konuşmamıza rağmen o kadar heyecanlanmışdık ki sonradan Hocamızın da tasvir ettiği şekilde, sapır sapır titremişdik. Ben konuşmamı yaparken sadece Hoca’ya dönerek konuşuyordum. Hocamın: “Sınıfa dönerek konuşmam” hususundaki ihtarı üzerine Sınıfa döndüğümde bütün arkadaşların bize dön şeklindeki kol işaretlerini görünce yeniden Hocaya dönüp anlatmağa başladım. Bu münazara sıkılganlığımızı atmamızda ilk adım oldu. Üçüncü Sınıfda iken Siyasal Bilgiler Fakültesi ile Hukuk Fakültesi Kız Talebeleri arasında tertiblediğimiz münazara sebebiyle, Hukuk Fakültesinin hıncahınç dolu salonunda konuşurken, eski sıkılganlığımın onda birini hissetmediğimi söyleyebilirim.”


***

Mona Roza’nın şairi Sezai Karakoç kimdir?

Sezai Karakoç
Fakülte Numarası: 412



Yasin Karakoç ile Emine Hanım’ın oğludur. 1933’te Ergani’de doğdu. 1950’de Gaazi Anteb Lisesi’ni bitirdi. S.B.F’nden mezuniyetini müteakıb, 30.11.1955’te Maliye Bakanlığı stajyer memurluğuna tayin edilerek Devlet hizmetine girdi. 11.1.1956’da, açılan sınavı kazanıp, Maliye Müfettiş Muavinliğine atandı. 3.2.1959’da Gelirler Kontrolörlüğü’ne nakledildi. 1.7.1960’da silah altına alındı; 30.12.1961’de yedek teğmen rütbesiyle terhis edildi ve Gelirler Kontrolörlüğüne döndü. 21.6.1965’te görevinden ve memuriyetten istifaen ayrıldı. Tamamen yazarlık ile uğraşmaya başladı. Bir süre Yeni İstanbul Gazetesi’nde fıkra yazarlığı yapdı. 1955’de “Şiir Sanatı”, 1961’de “Diriliş” adlarında 2 dergi çıkardı. Her ikisi de ikişer sayı çıktıktan sonra kapandı. 1966’da “Diriliş Dergisi”ni yeniden yayınlamaya başladı. Bundan sonraki durumuna dair yapılan bütün araştırma ve soruşturmalardan olumlu bir sonuç alınamadı. Elde edilen bir posta kutusu adresine gönderilen 5 mektuba da cevap vermek nezaketini ve izanını göstermedi.

Prof. Mehmed Kaplan, hakkında şunları yazmışdır: “O’nu umumi bir ideoloji veya temayüle bağlamak istersek; Dindar ve muhafazakar zümreye sokabiliriz. Karakoç, Cumhuriyet Devri’nde birbiriyle çatışan (sağ-sol) iki asli temayül’ün ikisinden de ayrı, kendisine has bir yol tutmuştur.”

Cemal Süreya: “Karakoç, Hayber’i (kalesini) yer altı sularıyle kuşatmak istiyor. Bunu yaparken Kale’nin etrafındaki hendeğin sularından da yararlanıyor.”

Ece Ayhan: “Sezai’de bir düş kamerasıyle çekilmiş izlenimi veren imajlar daha başat’dır.”

Rasim Özdenören: “..O, şiirimizde yeni bir mistisizm’in habercisi olarak geliyor.”
demektedirler.


***

Bir diğer kaynakta ise “Mona Roza” şiiri ve Sezai Karakoç hakkında şu ifadeler geçmektedir.

“Çaylardan gözümüzü açamıyoruz. Millet eğlencede. Günler – Geceler, Konserler gırla gidiyor. Nejat yine bir şiir gecesi tertipledi. Biz şiirden anlayanların geleceğini sanmıştık. Yanılmışız. Mona Roza bilmecesi çözülür gibi oldu ama, adamlarda zevk yok ki gürültüye boğdular.

Kalemini eline alan birşeyler yazmaya başladı. Şahane muharrir – şairlerle doldu gitti! Ahmet Çimen korse hikayesini tamamlamış. Daha dün anlatıyordu. Azizim, diyordu, “Hikayemin en hoş yeri korsesine – pardon sütyenine – adamın titreyen ellerini dokundurduğu andı. Kadının “yapma”diye utangaçlık göstermesinde bir ilahiyet vardır. Ben o satırları nı okuyunca ölüyorum vallahi; evlenmek istiyormuş, kız arıyormuş. Hasan Basri forsunu kaybetti. Güya arkadaşları kendisine oyun oynamışlarmış. Alp bir ukalalaştı, bir ukalalaştı görme. Hürmeti, nezaketi unutmuş. Burs alıyor da ondan. Aşıkmış. Olur ya, sinek nereye desen konar. Sezai nihayet beklendiği halde bir türlü yapamadığı garip seyahatini geçen gün adeti üzerine aniden yaptı. Sabahleyin kendisiyle konuşmuştum. Akşama tiyatro için sözleşmiştik. Öğleden sonra uçmuş. Öğrendik ki iki ay gelmeyecekmiş. Üç gün sonra bir de baktık ki karşımızda.

Sümer Kalaç bu sene bir alem. Esaretten kurtulmuş olacak ki ara mektebe gelmez oldu. Gelince de arka sıralarda oturuyor. Yıldız, Şükran falan erkek arkadaşlarından korkuyorlarmış. Üçten Muazzez, Şükran biraz açıldılar. Gönül Davran yine kendi aleminde. Hukuktan biriyle evlenecekmiş. İnşallah. Öbür Suzan Figaro Enstütisüne devam ediyormuş, vücut güzelliği müsabakasına girip kazanacağım diyormuş.”

* * *

Muazzez Akkaya ile Sezai Karakoç aynı karede!



Ve işte en meşhur Akrostiş Şiir "Mona Roza"

* * *

MONA ROZA

Mona Roza, siyah güller, ak güller

Geyvenin gülleri ve beyaz yatak

Kanadı kırık kuş merhamet ister

Ah, senin yüzünden kana batacak

Mona Roza siyah güller, ak güller



Ulur aya karşı kirli çakallar

Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa

Mona Roza, bugün bende bir hal var

Yağmur iğri iğri düşer toprağa

Ulur aya karşı kirli çakallar


Açma pencereni perdeleri çek

Mona Roza seni görmemeliyim

Bir bakışın ölmem için yetecek

Anla Mona Roza, ben bir deliyim

Açma pencereni perdeleri çek...


Zeytin ağaçları söğüt gölgesi

Bende çıkar güneş aydınlığa

Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi

Seni hatırlatıyor her zaman bana

Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi


Zambaklar en ıssız yerlerde açar

Ve vardır her vahşi çiçekte gurur

Bir mumun ardında bekleyen rüzgar

Işıksız ruhumu sallar da durur

Zambaklar en ıssız yerlerde açar


Ellerin ellerin ve parmakların

Bir nar çiçeğini eziyor gibi

Ellerinden belli oluyor bir kadın

Denizin dibinde geziyor gibi

Ellerin ellerin ve parmakların


Zaman ne de çabuk geçiyor Mona

Saat onikidir söndü lambalar

Uyu da turnalar girsin rüyana

Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar

Zaman ne de çabuk geçiyor Mona


Akşamları gelir incir kuşları

Konar bahçenin incirlerine

Kiminin rengi ak, kimisi sarı

Ahhh! beni vursalar bir kuş yerine

Akşamları gelir incir kuşları


Ki ben Mona Roza bulurum seni

İncir kuşlarının bakışlarında

Hayatla doldurur bu boş yelkeni

O masum bakışlar su kenarında

Ki ben Mona Roza bulurum seni


Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza

Henüz dinlemedin benden türküler

Benim aşkım sığmaz öyle her saza

En güzel şarkıyı bir kurşun söyler

Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza


Artık inan bana muhacir kızı

Dinle ve kabul et itirafımı

Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı

Alev alev sardı her tarafımı

Artık inan bana muhacir kızı


Yağmurlardan sonra büyürmüş başak

Meyvalar sabırla olgunlaşırmış

Bir gün gözlerimin ta içine bak

Anlarsın ölüler niçin yaşarmış

Yağmurlardan sonra büyürmüş başak


Altın bilezikler o kokulu ten

Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne

Bir tüy ki can verir bir gülümsesen

Bir tüy ki kapalı gece ve güne

Altın bilezikler o kokulu ten


Mona Roza siyah güller, ak güller

Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak

Kanadı kırık kuş merhamet ister

Aaahhh! senin yüzünden kana batacak!

Mona Roza siyah güller, ak güller


Sezai Karakoç


* * *

Yazıdaki imla yanlışları aslına sadık kalınarak düzeltilmemiştir.

Yayınladığımız belgelerin her hakkı saklıdır. Karakutu.com kaynağı gösterilmeden aktif link verilmeden alıntı yapılamaz.

Katkılarından dolayı değerli üyemiz fadim’e teşekkür ederiz.

www.karakutu.com



Yorum (0) Kalıcı Bağlantı




26/6/2008


limit sezen






16 Mart

bagımsız denetim

vergi denetimi bağımsız olmalı




Vergi denetimi bağımsız olmalı


Mahfi Eğilmez


12/02/2008 (1165 kişi okudu)


Bugünlerde sızan bazı haberler; Maliye
Teftiş Kurulu'nun, Hesap Uzmanları Kurulu'nun ve Gelirler Kontrolörleri
Kurulu'nun kaldırılacağı ve bunların Gelir İdaresi Başkanı'na bağlı
olarak vergi denetçisi adı altında bir kurulda toplanacağı, vergi
denetmenlerinin ise eskiden olduğu gibi illerde vergi dairesi
başkanlarına bağlı olarak çalışmaya devam edeceği yönünde hazırlıklar
yapıldığını ortaya koyuyor. Geçmişte başından kötü vergi denetimi
deneyimi geçmiş olanlar "Oh olsun" diyorlardır eminim. Vergiyle başı
dertte olan birçok kişi de bu yeni düzenin daha kaotik bir yapı
yaratacağını ve vergi denetiminin zayıflayacağını, dolayısıyla daha az
inceleneceğini umarak yeni düzenlemeye destek veriyor olabilir.
Türkiye'yi yönetenler ve onlara programlarıyla destek veren IMF
ve Dünya Bankası gibi kuruluşlar, bir yandan Türkiye'nin kayıt dışı
ekonomi olmaktan kurtulmasını bir yapısal reform olarak tanımlayıp bu
yolda adımlar atılması gereğini vurgularlarken, bir yandan da kayıt
dışılığın bilinen en yaygın biçimi olan vergi dışılığı önleyebilecek
olan vergi denetimiyle görevli denetim elemanlarının başında
Demokles'in kılıcını sallandırıyorlar.
Vergi yönetiminin bağımsız ya da özerk olması diye bir şey söz
konusu olamaz. Vergi yönetimi ve vergi politikası bir hükümetin en
temel işlevlerinden birisidir. Eğer bir hükümet vergi uygulamasını
yönlendiremiyorsa başka hiç bir şey yapamaz. Vergi oranlarını indirmek
ya da artırmak, vergi yasalarını, yönetmeliklerini yapmak ve uygulamak,
yeni vergiler getirmek ya da mevcutların bazılarını kaldırmak siyasal
iktidarın en önemli görevlerinin başında gelir. Bu görevler bağımsız ya
da özerk bir kuruluşa devredilemez. Türkiye, Gelir İdaresi Başkanlığı
adı altında bir örgütlenmeye giderek bence doğru yapmadı. Gerçi
uygulamada bu başkanlık bağımsız ya da özerk olamadığı için uygulamada
pek bir sorun çıkmadı ama görünürde de olsa vergi yönetiminin özerkliği
yanlış bir kavram olarak ortada kalmaya devam etti.
Bağımsız olması gereken vergi yönetimi değil, vergi denetim
işlevidir. Vergi denetimi, vergi yönetimi ile vergi yargısı arasında
bir yerdedir ve siyasetten bağımsız olmak durumundadır. Hükümet yasayı
çıkarır, vergiyi koyar, nasıl uygulanacağını yorumlar. Ondan sonrası
vergi denetiminin işidir. Yani mükellef bu düzenlemeye uygun olarak
vergisini hesaplayıp ödemiş mi ödememiş mi bunun saptanması vergi
denetimine aittir. Ve bu saptama bağımsız bir denetim birimi eliyle
olmalıdır. Aksi takdirde siyasal iktidar kendisine yakın olanları
denetletmeyebileceği gibi denetçiler üzerinde baskı yapıp raporlarını
değiştirtebilir. Oysa vergi denetim birimi bağımsız olursa siyasetin
karışımı söz konusu olamaz.
Yapılması gereken şey Vergi İdaresi Başkanlığı'nı yeniden
Gelirler Genel Müdürlüğü haline getirmek ve bağımsız bir Vergi Denetim
Kurulu (VDK) kurmaktır. Bu kurula Maliye Müfettişleri, Hesap Uzmanları,
Gelirler Kontrolörleri ve Vergi Denetmenleri alınmalıdır. Hepsine Vergi
Müfettişi ya da Vergi Denetçisi unvanı verilmeli ve ücretleri özel
kesim ücretlerine yakın biçimde yüksek tutulmalıdır. Bu denetim
elemanlarının hepsi son derecede fazla emek ve zahmetle yetiştirilmiş
elemanlardır ve küstürülmeleri çok yanlış olur. Böylece kurulacak kurul
mali bağımsızlığa da kavuşturulmalı ve vergi gelirlerinden pay
verilerek oluşturulacak bir bütçeyle yönetilmelidir. Vergi Denetim
Kurulu yalnızca denetim yapmakla yükümlü olmalı, denetçilerin yazacağı
vergi inceleme raporları bu kurul başkanlığı tarafından ilgili vergi
uygulama birimine ya da vergi yargısına doğrudan gönderilmelidir.
Siyasal iktidarın bir yandan yapısal reformların en önemlisinin kayıt
dışılığı önlemek olduğunu anlatırken bir yandan da vergi denetimini
zayıflatacak düzenlemelere yol vermesini ve vergi denetim elemanlarını
küstürmesini anlamanın imkân yoktur.











akif.akarca@alfaymm.com

Dr.Mehmet Şafak

mehmet.safak@alfaymm.com

Devlet
bütçe gelirleri son yıllarda Türkiye GSMH'sinin 1/3'ü büyüklüğüne
ulaşmıştır. Bütçe gelirlerinin büyük bir kısmı da vergi gelirleridir.
Vergi sistemimizde bilindiği gibi vergiler mükelleflerin üzerinden
vergi hesaplanacak gelirlerini-vergi matrahlarını kendilerinin
belirleyip beyan etmeleri esasına dayanır. Bu durum beraberinde,
mükellef beyanlarının doğruluğunun incelenmesini, araştırması gereğini
getirir.

Vergi Usul Kanunu'nun 134. maddesinde, vergi
incelemesinden maksadın, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu
araştırmak, tespit etmek ve sağlamak olduğu belirtilmiştir. Buna göre
vergi incelemesi, mükellefin ödediği verginin defter, hesap, kayıt ve
belgeler ile gerekli olduğunda yapılacak envanter ve araştırmalardan
elde edilecek bulguların uygunluğunun incelenmesi ve doğruluğunun
saptanmasıdır.

Vergi incelemelerinin işleyiş prosedürü ile
ilgili açıklamalarımıza DÜNYA Gazetesi'nin 13.12.2007 tarihli sayısında
yer verilmişti. Bu yazımızda vergi denetimini yapmaya yetkili
kuruluşlarla ilgili açıklamalara yer vereceğiz. Bu çerçevede etkili bir
vergi denetimi için gerekli hususlara da değineceğiz.

Vergi incelemesine kimler yetkilidir?

Hesap uzmanları ve yardımcıları Maliye müfettişleri ve yardımcıları

Vergi dairesi başkanları /defterdarlar Gelirler kontrolörleri ve stajyer gelirler kontrolörleri

Vergi denetmenleri ve yardımcıları Gelir İdaresi Başkanlığı merkez ve taşra teşkilatında müdür kadrolarında görev yapanlar

Vergi dairesi müdürleri

Vergi
incelemesi yapmaya yetkililer tabloda görüldüğü üzere çok sayıda
olmakla beraber vergi denetimi esas itibariyle Hesap Uzmanları Kurulu,
Maliye müfettişleri gelirler kontrolörleri ve vergi denetmenlerince
yapılmaktadır.

Vergi Denetimi ve Hesap Uzmanları Kurulu

Maliye
Bakanlığı Hesap Uzmanları Kurulu 29/05/1945 tarih ve 4709 sayılı
Kanun'la, Türkiye Cumhuriyeti'nin gelişmiş ülkelerde mevcut, modern
vergi sistemine geçişin ilk aşamasında kurulmuştur. Kuruluş Kanunu'nda
temel kuruluş amacı vergi denetimi olarak belirlenmiştir. Bu görev
yanında Türk Parası Kıymetini Koruma Kanununda olduğu gibi ekonomik
denetim görevleri de verilmiştir.

Vergi Usul Kanunu'nun
135.maddesinde de "Vergi incelemesi; hesap uzmanları, hesap uzman
yardımcıları, ilin en büyük mal memuru, vergi denetmenleri ve vergi
denetmen yardımcıları veya vergi dairesi müdürleri tarafından yapılır."
denilerek vergi inceleme görevi birinci derecede hesap uzmanlarına
verilmiştir.

Kuruluşundan buyana geçen 62 yılda Hesap Uzmanları
Kurulu vergi denetimini gerçekleştiren önemli bir kuruluş olmuştur.
Denetim görevini başarı ile yürütmüştür.

Kurul, vergi
incelemesi yanında vergi teorisi ve uygulaması alanında, ekonomik
konularda bir çok araştırmaların yapılmasını sağlamıştır. Daha
önemlisi, 1950,1960 ve 1980 yıllarda ortaya koyduğu çalışmalarla Türk
vergi sisteminin çağdaş düzeyde yapılanmasında önemli görevler
üstlenmiştir. Avrupa Birliği'ne katılım sürecinde vergi mevzuatımızın
uyumlaştırılmasında Gelir İdaresi Başkanlığı ve Vergi Konseyi'nin
çalışmalarına yetiştirdiği kamu ve özel kesimde görev yapan mensupları
ile katkıları devam etmektedir.

Maliye müfettişleri ve gelirler kontrolörleri

Maliye
Bakanlığı teşkilatının teftişini yürüten, kamu harcamaları denetimi
yapan Maliye müfettişleri ile Gelir İdaresi teftişini gerçekleştiren
gelirler kontrolörleri de vergi inceleme yetkisine sahiptir. Vergi Usul
Kanunu yukarıda anılan 134.maddesine göre "Maliye müfettişleri, Maliye
müfettiş muavinleri, gelirler kontrolörleri ve stajyer gelirler
kontrolörleri, Gelir İdaresi Başkanlığı'nın merkez ve taşra
teşkilatında müdür kadrolarında görev yapanlar herhal ve takdirde vergi
inceleme yetkisini haizdir."

Türkiye'nin en eski denetim kurulu
1879 yılında kurulan Maliye Teftiş Kuruludur. Maliye müfettişleri ve
hesap uzmanları doğrudan Maliye Bakanı'na bağlıdır. Bu durum kurulların
siyasi baskılara maruz kalma riskini artırdığı görüşü ileri
sürülebilmektedir. Ancak bu iki kuruluşta kamu oyunca da iyi bilinen
objektif çalışma anlayışı ve kurumsal kültür hakimdir.

Başta
hesap uzmanları, maliye müfettişleri ve gelirler kontrolörleri olmak
üzere tüm inceleme elemanları denetim ve yayın çalışmaları ile vergi
kültürünün yerleşmesinde ve mükelleflerde vergi bilincinin oluşmasında
önemli rol oynamışlardır.

Vergi denetim kadroları

Mayıs 2007 tarihi itibariyle denetim elemanı sayısı 3573 olup ayrıntılı kadro bilgileri tabloda görülebilir.

Bakana bağlı Toplam Sayı %Pay

- Maliye Müfettişi 114 3,2

- Hesap Uzmanı 289 8,0

Gelir İdaresi Başkalığına bağlı

(Merkezi )

Gelirler kontrolörleri 338 9,5

Mahalli (Vergi Dairesi Başkanlığı)

Vergi denetmeni

2.832

79,3

Toplam 3.573 100

Denetimin önemi

Bir
vergi sisteminin başarısı, ekonomik ve sosyal koşullara uygun vergi
yasalarının bulunmasına, vergi idaresinin işleyişindeki mükemmelliğe ve
yeterli ve etkin vergi denetimine bağlıdır. Mükelleflerin gönüllü
beyanını esas alan vergi sistemlerinde denetim bu faktörlerden en
önemlisidir. Öte yandan, denetim oluşturulan sistemin işlemesini
güvence altına alarak bozulmasını önler. Maliye politikalarının
uygulanmasına da katkı sağlar.

Denetimin etkinliği ve denetim birimlerinin yeniden yapılandırılması

Sayıları
2007 Mayıs ayı itibarıyla 3573 olan denetim kadrosu ile verilen
beyannamelerin %2-3'ü incelenmekte incelemelerde ciddi vergi kayıpları
olduğu ortaya çıkarılmaktadır. Ancak vergi kayıp ve kaçağı önemli
ölçüde azaltılamamıştır. Ekonomideki kayıt dışılık da GSMH'na oranla
%30-40 civarında olan varlığını korumaktadır.

Vergi
incelemesinin dört ayrı denetim birimi tarafından yürütülmesi ve zaman
zaman birimler arası çekişmelerin görülmesinin enerji ve zaman kaybına
neden olduğu; bu birimlerin birleştirilmesi yada yeni bir yapılanmaya
tabi tutulması gerektiği ifade edilmektedir. Batı ülkelerindeki,
özellikle ABD'deki denetim yapılanmasının farklı olması nedeniyle bu
görüşler güç kazanmaktadır.

Ancak vergi inceleme birimleri
arasındaki ilişkiyi çekişmeden çok yarışma olarak nitelemek daha doğru
olacaktır. Bunun vergi incelemelerinin sayısına ve kalitesine etkisinin
olumsuz değil, olumlu olduğunu kabul etmek kanımızca, daha doğrudur.
Birimler arası ektili bir koordinasyon ve aşağıdaki konularda
gerçekleştirilecek iyileşmeler birimleri yeniden yapılandırmaktan daha
yararlı olacaktır. Koordinasyon yanında yapılandırmanın da yararlı
olacağı görüşüne varılırsa denetim birimlerinin bu güne kadar ülkemize
katkıları ve denetim elemanlarının yetenekli iyi yetişmiş olduğu
unutulmamalıdır.

Etkin bir vergi denetimi için önlemler

Vergi
kayıp ve kaçağını önleyecek etkin bir vergi denetimini
gerçekleştirebilmek için aşağıdaki önlemlerin alınması büyük önem
taşır.

- Vergisel olayları tek tek tespit etmeye yönelik çok
eleman ve zaman gerektiren yöntemlerin yerine daha hızlı ve etkin
sorgulayabilen bir vergi güvenlik müessesesi ihdas edilmelidir .

-Türk
vergi sisteminde mal hareketinin denetimine önem verilmiştir. Bu
anlayış belge düzeninin yerleştirilmesi açısından olumlu sonuç
vermiştir. Ancak mal hareketlerini izlemek zaman ve eleman yetersizliği
sorununu ortaya çıkarmaktadır. Ülkemizde globalleşmenin etkisiyle
hizmet sektörü de gelişmektedir. Her ekonomik faaliyet parasal değere
dönüştüğü için nakit akımını kontrol etmek/izlemekle vergiyi doğuran
olayı belirlemek mümkün olmaktadır. Bu nedenle ekonomik işleyişin
izlenmesi kayıt dışılığın önlenerek mali/vergi sisteminin olumlu sonuç
vermesi için nakit hareketlerini kamunun denetleyebileceği genel bir
düzenleme yapılmalı, banka ve diğer finansal kesimdeki nakit
hareketleri şeffaflaştırılarak belli büyüklüğün üzerindeki tüm parasal
işlemlerin banka sistemi aracılığı ile yapılması önemli katkı sağlar..

-Vergisel
yükümlülüklerin yerine getirilmesi ve denetimde etkinliğin sağlanması
açısından vergi suç ve cezalarının yasalarla çok iyi tanımlanması,
yorum gerektirmeyecek belirlilikte olması ve vergi kaçırmanın topluma
karşı işlenmiş diğer suçlar gibi ele alınıp ödünsüz uygulanması
gerçekleştirilmelidir.

-Denetim elemanlarının vergi
incelemeleri için gerekli bilgiye ulaşmaları kolaylaştırılmalıdır.
Bankalar, Noterler, Gümrük ve Tapu İdareleri gibi çeşitli bilgi
kaynaklarından toplanan bilgilerin işlendiği ve kullanıma hazır
tutulduğu bir veri tabanı incelemelere önemli katkı sağlar.

-
Vergi denetim birimlerinin görev yetki ve sorumluluk alanları
belirlenerek eşgüdüm sağlanmalıdır. Ayrıca, her denetim birimi kendi
içinde işin niteliğine göre uzlaşmaya gitmelidir. Ekonomideki tüm
faaliyetleri kavrayacak şekilde iş kolları (sektörler) itibariyle
uzmanlaşmaya gidilmesi, denetlemeye konu faaliyet alanı tüm
boyutlarıyla öğrenileceği için zaman kaybı önlenerek daha fazla
işletmenin sağlıklı incelenmesi gerçekleştirilebilir.

-Ekonomik
gelişmeye paralel olarak denetlenmesi gereken firma sayısı artmış,
işletmeler büyümüş ve firmalar işlemlerini bilgisayar teknolojisi
yardımıyla yürütmeye başlamışlardır. İdare ve vergi denetim birimleri
özel kesimdeki bu gelişme ve dinamizmi yakalayamamıştır.

-Özenle
seçilen ve lisansüstü eğitime eş düzeyde bir programla mesleki
konularda yetiştirilen vergi denetim elemanları, devlet memuru olarak
kalmak zorunda olmayan ve başka çalışma seçenekleri bulunan kişilerdir.
Bu elemanlardan kamunun yeterince yararlanabilmesi ve erozyonun
önlenebilmesi için özlük haklarının düzeltilmesi, turne dönemlerindeki
gündelik ve gider karşılıklarının gerçekçi biçimde belirlenmesi yerinde
olur.

-Denetim elemanlarının sayısı artırılmalıdır.

13 Nisan

ATASÖZLERİ

Ne kadar az yüksekten uçarsan, düstügün zaman o kadar az incinirsin.
TIBET

Dikenler arasinda güller yetisir. ALMAN

Kadinlar gülebildikleri zaman gülerler, istedikleri zaman aglarlar.
MEKSIKA

Kadin gölge gibidir; kendisini takip edenden kaçar, önünden gidenin
arkasindan kosar. KONGO

Evlenmeden evvel gözlerinizi dört açin. Evlendikten sonra yari yariya
kapayin. PORTEKIZ

Ask ile öksürük hiç bir zaman saklanamaz. AVUSTURALYA

Mutluluk herkesin hayatindan bir kere geçer. VENEZUELA

Hakiki sevgi ayrilikta unutulmaz. BELÇIKA

Allahin gülü dikenli yarattigina hayret edeceginiz yerde, dikenler
arasinda gül yarattigina hayret ediniz. ARABISTAN

Evlilik bir kale gibidir. Disaridakiler oraya girmek için,
içindekilerde disari çikmak için ugrasir dururlar. TAYLAND

Yasini söyleyen kadin; ya genç oldugu için kaybedecek birseyi yoktur,
ya da yasli oldugundan kazanacak bir seyi yoktur. MALEZYA

Sevmek keman çalmak gibidir, bilmeyen kötü sesler çikarir. BOLIVYA

Çabuk gelen kötü sans, geç gelen iyi sanstan iyidir. ARNAVUTLUK

Baskalarini azarlar gibi kendini azarla, kendini affeder gibi
baskalarini affet. ÇIN

Eski asklar; yanmis ve sönmüs kömür gibi gayet kolay alev alir.
KOLOMBIYA

Güzellik;tabiatin kadinlara verdigi ilk hediye,ayni zamanda geri
aldigi ilk seydir. SILI

Büyük acilar sessizdir. ITALYA

Küçük üzüntüler konusurlar, büyük dertler dilsizdir. NIJERYA

Birlesmek baslangiçtir, birligi sürdürmek gelismedir, birlikte
çalismak basaridir. U.S.A

Kaynana pamuk ipligi olup raftan düsse,gelinin basini yarar. TÜRKIYE

Ilk karini sana Allah, ikinci karini insanlar, üçüncüsünü ise seytan
gönderir. JAPON

Idealler yildizlar gibidir, onlari tutmak mümkün olmaz ama karanlik
gecelerde yolumuza onlar rehberlik ederler. FRANSA

Evinde huzurlu olmak istiyorsan,esinin bütün istediklerini yap.
NIJERYA

Biri sizi bir kez aldatirsa suç onundur. Iki kez aldatirsa suç
sizindir. ROMANYA

Bir adam en çok sevgilisini, en iyi sekilde ailesini, en uzun da
annesini sever. IRLANDA

FUTBOL=CINSELLİK

FUTBOL=CİNSELLİK ÇÜNKÜ..
-İkisinde de pozisyon zenginliği esastır. İkisin de de sakatlık riski vardır.
-İkisinde de çamurlu ortam sevilmez. İkisinin de paralı yapılanında menejerlik sistemi vardır.
-İkisinde de motivasyon neticeyi etkiler. İkisinde de ısınma hareketleri gerekir.
-İkisinde de çocuklar problem olur. İkisinde de belli bir yaştan sonra jübile yapmak gerekir.

-İkisi de şifreli kanaldan yayınlanır. İkisinin de profesyoneli köşe olur.
-İkisini de duş paklar. İkisi de nadiren ertelenir.

-İkisinde de skor önemlidir. İkisinde de deplasman korkusu yaşanır.

-İkisinde de ofsayt'a düşülür, ve ikisinde de frikik vardır.
-İkisinin de magandası çekilmez.
-İkisinde de İlk kez milli olunur. İkisinin de icrası için tesis gereklidir.


Teşekkürler....İ.K.

KARADENİZLİ

Uy sevgili usagum, Allah'in selami tabiidur.Mektubumu çok yavas
yazayrum, Çünkim bilirum ki, okuman zayuftur, çabuk okuyamazsun.



Benden sana sual edersen, Allahuma pin sükür iyiyum, yeni pir
is buldum. Emrimde 1500'e yakin adam var, hepside sessuz sedasuz, kendi
hallerinde. Ne is puldugumu soraysan söyleyecegum patlama, mezarluk
pekçisi oldum.



Geçtigimiz hafta puraya iki tefa yagmur yagdu. Piri
pazartesinden persembeye öbüride persembeden pazara.



Bacin Emine bir usak doguracak, daha erkek midir kiz midir
pelli degil, haçan o yüzden saga dayi mi oldin, teyzemi oldin
söyleyemeyrum.



Saga kötü bir havadisim var. Emicen Idris havasuzluktan boguldi
öldi. Pilirsin rahmetlinin 9 tane usagu vardi, daha fazla usak olmasin
diye bir ilaç bulmus, prezervatif midur, nedur, bakmis ki üstünde,sikica
kafana geçur, diye yazulu, öyle etmis, havasizliktan getmis.




Kötü havadisler piter mu? Pahriyede askerlik yapan 10 usaguda
kaybettuk. Pindikleri denizaltu pozulmus, motoru turmus, inmis asagu,
denizaltuyu itekleyup, motorunu çalistirmak istemuslar.





Temel emicende tükkan açtu, o da 30 a alduguni 25 e verir,
sürümden kazaniyormus öyle dedu. Bizim köye findukçularun Temel'i muhtar
seçtuk, akullu usakta. Geçen gün hepimizu zelzeleye karsi asi etturdu.
Temel hem akillidur, hem de dürüsttür. Geçenlerde bir taksinin soförü köye
varmis, muhtari ariyor, meger yolda bir tavuk ezmis sahibini soraymus.
Muhtar Temel tavuga pakmis, ha bu pizden deguldur pizum köyde yassu tavuk
yoktir demis.


Senin küçügün Ergin çok akullu usak çikti. Geçen gün tepeye
varmis, elinde bir ip sallayip duriy. Anan uy usagum ne edeysun orada
demis. O da heva durumuna bakayrum demis. Çektum oni aksam karsuma, anlat
bakayum su hava turumu isinu dedum.






Anlattu, meger ip sallaninca havanin rüzgarli olduguni; ip
islanunca da yagmur yagduguni anlaymis. Çok akillu usak vesselam. Sen o
yasta böyle akillu degildun.


Senin gönderdigun resmi alduk, pir yaninda bir Alman herif pir
yaninda pir Alman karisi var, ortada da sen. Iyiki resmin arkasina
ortadaki penum diye yazmissun yaksam tanimayacaktuk.



Yaa iste böyle usagim. Memleçetten saga pol pol havadis. Yeni
havadis olursa yine yazarum. Baki hüdaya emanet ol.

Baban

NOT: Mektupa para koyacaktim, ama geç akluma geldi, zarfi kapatmisum.

18 Mart

AŞK





























































































































Aşk - Sevgi

1

Allah (cc) kıyamet gününde: “Benim rızam için birbirlerini sevenler nerededir? Onları, gölgemden başka gölge bulunmayan bir günde (Arş’ın gölgesinde) gölgelendirecegim” buyurur. Hadis-I Şerif

2

Sevgi ve beceri yan yana geldiginde, muhteşem bir eserin ortaya çikmasini bekleyin. John Ruskin

3

Eğer, yeterince sevebilseniz, dünyanin en güçlü insani olurdunuz. Eiuinet Fox

4

Gülümseyin! Öyle samimi ve sıcak olun ki, her sıktığinız ele, ruhunuzu da katın. Dale Carnegie

5

Allah sevilenleri, sevenlerin duasıyla korur. Mustafa Güngör

6

Kim, başkalarını seviyor, fakat onlardan sevgi bulamıyorsa onlara karşı olan hareketlerini gözden geçirmeli. Moiig Dse

7

Sevgi bir ayna gibidir. Bir kişiyi sevdiginizde o kişi sizin aynanız, siz de onun aynası olursunuz. Bu aynalar bir diğerinin sevgisini yansıtırken sizler de sonsuzlugu görürsünüz. Leo Buscaglia

8

Sevgi teleskoptan bakar, kıskançlık ise mikroskoptan. Josh Billingos

9

Seygi, dostlara saygılı olmakla güçlenir. Hz. Ali

10

Sevgi, muhataplarina cihanşumul bir dil kullanir ve onu herkes anlar. M. F.Gülen

11

Sevgide acilar tatlanir. Bakirlar altin olur. Sevgiden kirli ve bulanik sular duru bir hale gelir. Mevlana

12

Sevgiye açik bir kalp kadar dünyada degerli birşey yoktur. Goethe

13

Sevgiyi bilen sevmeyi bilir. Biz sevgiyi ögretmeden sevmeyi ögrenmeye çalişiyoruz. Ahmet Selim

14

Şüphesiz akillica sevmek en iyisidir. Ama hiç sevmemektense aptalca sevmek daha iyidir. W. M. Thackeray

15

Sevilmemek aci birşeydir, ama sevememek daha da acidir.Miguel de Unamuno

16

Sevmediklerinizin de sevilebilecek bir yanini bulmalisiniz; yoksa dünya birbirine düşman insanlar için cehenneme döner. La Rochefoucauld

17

Sevmek, insanin kendi kendini aşmasidir. Oscar Wilde

18

Kişi sahip olmadigi şeyi veremez, sevgiyi vermek için sevgiye malik olmalisiniz.
Leo Buscagha


19

Ölçülebilen sevgi, zavalli bir sevgidir. Shakespeare
20
Nasil kafa sayisi kadar düşünce çeşidi varsa, kalb sayisi kadar da sevgi çeşidi vardir. Tolstoy
21
Sevmek, bir başkasinin hayatini yaşamaktir. Honore de Balzac
22
Yalniz seni sevenleri sevmek, sevgi degil, degiş tokuştur. Cenap Şehabeddln
23
Insanlari sevmeyi ögrenmek gerçek bir mutluluktur. Platen Hallermund
24
Başkalarini sana sevdiren ve onlari senin nazarinda sevimli kilan tavir ve
davranişlara dikkat et! unutma ki, ayni şeyler senin de sevilip begenilmene vesile olabilir. Daima insanca davran ve uyanik ol..! M. F. Gülen

25
Sevgi ve acima insanlik vasfidir; hiddet ve şehvet ise, hayvanlik vasfi. Mevlana
26
Sevgi her mevsimin meyvesidir ve her elin uzanabilecegi yerdedir. R. Tcresa
27
Sevginin yolu en kisadir; kalpten kalbe gider. Ahmet Hamdi Tanpinar
28
Sevmekten sonraki en büyük mutluluk sevgisini söyleyebilmektir. Andre Gide
29
Sevgi bizi zamanin yikimindan koruyan yikilmaz bir kaledir. Constance Foster
30
Sevilenin kusurlarini hoş görmeyen sevmiyor demektir. Gocthe
31
Şah bile sevgiye kuldur, köledir. Mevlana
32
Herşey ancak sevgi ile satin alinabilmelidir. Andre Gide
33
Sevgi, sevgiyi ifade edişle beslenir. Psikolog George W. Crane
34
Sevginin tedavi edici bir özelligi vardir; hem sevgi gösteren, hem de sevilen için...
Dr. Karl Menninger

35
Sevdigini elde edemezsen, elde ettigini sevmeye çaliş. Cornaille
36
Sevilmemek acı bir şeydir, ama sevememek daha da acıdır.MİGUEL DE NAMUNO
37
Aşkın yangısından güzel şey ne var? Onsuz ne gül güler, ne bulut ağlar. NİZAMI
38
Sevmiş ve yitirmiş olmak daha iyidir, hiç sevmemiş olmaktan. A.TENNYSON
39
Leylalar ile başlar muhabbet macerası. Mevla’da sükun bulur.
40
Aşk asla açliktan ölmez ama, çogunlukla hazimsizliktan ölür.NION VE CENDOS
41
Aşki aramak, kel bir adamin gece yarisi tarak aramasina benzer.
42
Aşk ve kirmizi bir burun gizlenemez.INGILIZ ATASOZÜ
43
Sevgiye açik bir kalp kadar dünyada degerli bir şey yoktur. GOETHE
44
Sevgililer sadece onu ummayi degil, onu meydana getirmeyi de ögrenirler.
45
Aşk, insan hayatinin en yüksek degerlerini gerçegin gücüne, bilgiye, güzellige,
özgürlüge ve mutluluga götüren itici güçtür. P. SOROKEN

46
Cehennem artik sevmemektir. G.B EERNARDS
47
Kande varsa aşık-ı bi çare cananın arar, Derd ile bimar olan elbette dermanın arar. NAHIFİ
48
Sevgiye karşilik sevgi isteyen, bu alışverişte acıdan başka bir şey elde edemez.
D.M.CRAIK

49
Hayat bir uykudur, aşk onun rüyasidir."
50
İlk aşk ihtilalden farksızdır. Tekdüze giden hayat birden bire altüst oluverir.
TURGENYEV

51
Aşkın ateşi, hayatı tutuşturur. MUSTAFA GÜNGOR
52
Doğuştan bir mana ve nüve olarak, hemen bir ruhun önemli bir yanını teşkil eden aşk, gerçek ton ve rengini hakiki aşka inkılap etmekte bulur, ebedilik kazanır ve zamanla da vuslat eşiğinde bir mücerret lezzet haline gelir. F. GÜLEN
53
S e vmek insanın kendi kendini aşmasıdır. 0. WILDE
54
Aşk için her şeyinizi verin. Kalbinizin sesini dinle yin. R. W. EMERSON
55
Aşk, hayalimizin işlediği, tabiatın bir kumaşıdır.VOLTAİRE
56
Aşk, çok renkli bir çiçektir; ama korkunç uçurumların kenarında yetişir. STİENDHAL
57
Kendin de aşıksın, bilirsin ey yar, Seven yüreklerde kıskançlık olur. NİZAMI
58
Hayattan aşkı alınız,geriye bir şey kalmayacaktır.
59
Denizde yüzenleri seyretmekle yüzmeyi ne kadar öğrenebilirseniz,roman okumakla da aşkı ancak o kadar öğrenebilirsiniz.
60
Güzelin güzelliğini artıran, çirkinin çirkinliğidir. B. S. NURSI
61
Aşk kılavuz istemez; tek başrna yol alır. M. IKBAL
62
Aşk sivilceyi gamze sanir. JAPON ATASOZU
63
Aşk birbirine bakmak değil, birlikte aynı yöne bakmaktır.SAİNT EXPERY
64
Kadın bir tablo asacaktır. Tabloya yer araştırmaktadır, nihayet bir yer seçip asar. Kocası:“Biraz şu tarafa asamaz miydin?” der. Bu birazcık ikaz kadının bayılmasına kafi gelir. Niçin o söylemeden onun gönlünün arzusunu sezip yerine geti’remedim diye.
65
Dostluk aşka dönüşebilir, çogunlukla da dönüşüyor.Oysa aşk asla dostlukla bitmiyor.L BYRON
66
Yalniz rizk degil, aşk da kismetledir.
67
Aşiri yüz bulan ve her dedigini yaptiran aşk usandirir.STENDHAL
68
En devamli aşk,karşilik beklemeden duyulandır . W. S. MOUOHAM
69
Insana kendi varligini unutturup onu sevdiginin varligiyla bütünleştiren aşk, kalbin, garazsiz, sadece maşuku dileyip, onun arzu ve isteklerinde eriyip gitmenin ünvanidir ve zannimca insan olmadan murat da budur.F. GULEN
70
Bir dil-ruba ya düştü gönül müptelası çok Aşkın safası yok değil amma cefası çok
Ş YAHYA EFENDİ

71
Aşık olmak ne eğlence! Aşk kalbi öyle ince ince sızlatıyor ki acının zevkinden geceleri göz kırpmaya imkan yok. G. COLMAN
72
Neticesiz feryatlar, aşkı daha fazla olgunlaştırır. M. IKBAL
73
Sevildiğine inanan bir insanın yapmayacağı fedakarlık yoktur.
74
Aşk, gözle değil ruhla görür. SHAKESPEARE
75
Şüphesiz akıllıca sevmek en iyisidir; ama hiç sevmemektense aptalca sevmek daha iyidir. W. M. THACKERAY
76
Kalbin neredeyse sen de orada ol.
77
Aşk savaş gibidir. Başlatması kolay, bitirmesi zor. H. L. MENCKEN
78
Taşa toprağa kurban olayım ki yar onlara basar da geçer.
79
Aşkı akılla yenmek mümkün değildir.
GANÇAROF

80
Aşk sıpalara bile dans etmeyi öğretir. FRANSIZ ATASOZÜ
81
İkiden bir gidince bir kaldığı yalan. Sen gits en, ben kalır mıyım o zaman?
ATİLLA UNAL

82
Aşık olmak istediğin an kalbin, geçmişin tüm acılarını unutur. M. GUNGOR
83
Aşk nedir, nasıldır bilen var mı? Sevip de her zaman gülen var mı? Ben seviyorum demek çok kolay, Hadi öl denince ölen var mı? BEHLUL PEKTAŞ
84
Allah rızzasina uygun her şey sevgilidir. MUHYİDDİN ARABi
85
Bakmakla aşık olunsa idi öküzün trene aşık olması gerekirdi.
86
İnsanı aşkın güzellikleri yaşatır. MOLİERE
87
Kadd-i yare kimisi ar’ar dedi, kimi elif, Cümlenin maksudu bir amma rivayet muhtelif MUHIBBI
88
Ey güzelim, vücudumda senden başka bir varlik kalmadi. Bu sebeple sirke,
bal denizinde nasil yok olursa; ben de sende öyle yok olurum. MEVLANA

89
Gerçek aşiklar, tutulduklari aşk hummasiyla, iç dün yalan daima bir yanardag gibi
dumanli ve inim inimdir. Duyup sezebilenlerce onlarin bu ini ltileri sinelerinden kopup gelen öyle lavlardir ki düştügü her yeri yakar, yikar ve yanginlar çikarir.
F. GULEN

90
Gönül sevda seline kapilma sakin Aşk bir maceradir atilma sakin.
91
Madem ki yar geçmeyecek denizlerden yollar açmişim neye yarar? Madem ki yar içme yecek kayalardan sular çikarmişim neye yarar?Y. K. ARAOSMANOGLU
92
Muhabbetten Muhammet oldu hasıl, Muhammet’siz muhabbetten ne hasıl?..
BEZM-İ ALEM VALİDE SULTAN

93
Aşk insanın çevresini kesinlikle gerçekte olmadığı gibi görme halidir.NİETZSCHE
94
ilk yara, kalbimizin ilk yarası, her şeye rağmen daima sızlayacak mı, daima sızlatacak mı? Y.K. KARAOSMANOGLU
95
Aşksiz hayat boştur.
96
Allah ancak aşkla taninabilir.
97
Sevdada safa umanlar, sevdayi bilmeyenlerdir. Y. K. KARAOSMANOĞLU
98
Aşk ve tevekkül birbiriyle akrabadir.
99
Aşk yolunda akılla mi yürü yorsun? Güneşi mumla mi ari yorsun? M. IKBAL
100
Aşik olmayan adem, benzer yemişsiz agaca. YUNUS EMRE
101
Insanlarin aşktan öldügü yalandir. SHAKESPEARE
102
Aşiklarin en kanaat kari bile sevdiginden ziyade sevilmek ister.C.ŞAHABETTIN
103
Güzel cümleler dizmek, aşiklarin rahatta oldugunu gösterir.FUZULI
104
Yaran gönül yarasıysa bir şeyciğin kalmaz, acı tatlı anılardan başka.YAŞAR BAĞ
105
Aşkta netice düşünülemez. Zira başında neticeyi düşünebilecek kadar aklı kalanlar zaten aşık değildirler.
106
Sevenler ölür mü? Olmez. Ama her nefis ölümü :tadacaktır...Sevenler de nefis yoktur ki. İ. ACARKAN
107
Sevgilinin tatlı bakışı aşı ğın kalbindeki a alevlendiren bir bahar meltemi gibidiı
108
İnsan kal bindeki gerçek aşk, dörtnala giden attır. Ne dizginden anlar, ne ses dinler. KON FİÇYUS
109
Aşkı anlatabilmek için yeryüzünde var olan dillerden bambaşka bir dil ister.
E.BELACIOIX

110
Aşk utanma ve çekinmenin olduğu yerde vardır. MONTAİGNE
111
Aşk bir kaya gibi sabit değildir. Yeniden ye yeniden sürekli yoğurmak gerekir.
U K. LEBUIN

112
Aşk yıldırım gibidir.
Gelmesiyle çarprması bir olur.

113
Aşkın ne zaman, nereden, geleceği Belli oluyorsa, aşk değiIdir.
114
Gözlerime sen bakacaksın diye Allah güzel yaratmış.İ.ACARKAN
115
Aşk birlikte saçmalamaktır.
116
Gerçek aşkın vasfı tatlı acılıktır.
117
Aşk karşı duruldukça bütün bütün devleşir, her türlü engel, büyümesi için ona vesiledir.BALZAC
18 Şubat

SÖZLER


Zengin dullar bir gözleriyle ağlarlar, öbürünü kırparlar. Miguel De Cervantes

* Kadına inanan, kendini aldatır. İnanmayan da kadını aldatır. Çin Atasözü

* Bir sürü erkek başarısını ilk karısına borçludur. İkinci karısını da başarısına. Jim Backus

* Kadın peşinde koşmanın zararı yoktur. Zararı veren onları yakalamaktır. Jack Davies

* Erkek hissettiği, kadın göründüğü yaştadır. Moltimer Collins

* Bir erkek ölürken kıpırdayan son yeri, kalbidir. Bir kadın ölürken, dili. George Chapman

* Bir kadın kısık sesle konuşuyorsa birşey istiyor demektir. Sesini yükseltiyorsa bilin ki istediğini elde edememiştir. Anonim

* Kesinlikle evlen! Karın iyiyse mutlu, kötüyse filozof olursun. Sokrates

* Bütün dünyada bir tek güzel çocuk vardır. Bütün annelerde ona sahiptir. Çin atasözü

* Her başarılı erkeğin arkasında, onunla gurur duyan bir karısı ve bu işe şaşakalmış bir kayınvalidesi vardır. Brooks Hays

* Erkekler yaşlanır, kadınlarsa değişir. Goethe

* Niye evlenecekmişim ki? Evlenirsem başıma gelecek en iyi şey boynuzlanmamaktır ki evlenmezsem bunu çok daha emin yollardan elde edebilirim. Sebastian Chamfort

* Erkekler kendilerini yorgun hissettikleri için, kadınlar ise meraktan evlenirler. İkisi de hayal kırıklığına uğrar. Oscar Wilde

* Evlilik geleneksel olarak kadınlara sunulmuş tek gelecektır. Bir çok kadın ya evlidir, ya bir zamanlar evlilik geçirmiştir,ya da evli olmadığı için acı çekiyordur. Simone De Beauvoir

* Bir erkek karınızı elinizden aldığı zaman karınızı ona bırakmaktan daha büyük bir intikam yoktur.Sacha Guıtry

* Bekar erkekler kadınlar hakkında evli erkeklerden daha çok şey bilirler. Eğer bilmeselerdi onlar da evlenmiş olurdu. H.L.Mencken

* Erkek evlenene kadar eksik bir erkektir. Ve evlendiğinde artık bitmiştir. Zsa Zsa Gabor

* Kadınlara büyük saygı duyan ve onları herşeyin üstünde tutan erkekler, kadınlar arasında popüler olmayı nadiren başarabilirler. J.Addıson
* Kadınlar güçsüz olana kendini bir ödül, güçlü olana bir eşya gibi sunar. Cesare Pavese

* Bir erkeğe göre 'erkeğin iyisi' ile , bir kadına göre 'erkeğin iyisi' aynı şeyler değildir. Ortega Y Gasset

* Erkekler, hayatlarının bir devresinde evlerinin tam hakimidirler. O da doğdukları günden üç yaşına kadar oldukları zamandır. Gaston Paces

* Erkekler şaraba benzer. Geçen yıllar kötülerini ekşitir, iyilerini olgunlaştırır. Cicero

* Cömertlik, erkeğe yakışan erdemdir. Goethe

* Erkeği evinden kaçıran damın akması, bacanın tütmesi ve kadının çenesidir. Chauger

* Evli erkekler her yeni damadı sevinçle seyrederler. Tıpkı ormanda yeni yakalanıp getirilen genç bir aslanı seyreden kıdemli sirk aslanı gibi. Mark Twain

* Erkeklerin aklı, ev kadını arar, ama kalbi ve hayal gücü başka özellikler peşindedir. Goethe

* En mükemmel kadın, çocuklarına babalarının yokluğunda baba olabilecek kadındır. Goethe

* Kadın öyle bir konudur ki, onu ne kadar incelersen incele her zaman yepyenidir. Tolstoy

* Bir kadın ya sever, ya da nefret eder; ortası yoktur. Pubillius Syrus

* Kadınlar sevmedikleri adama hiç acımazlar. Alexandre Dumas Files

* Kadınlarda feci olan şey, ne onlarla ne de onlarsız yaşanabilmesidir. Byron

* Kadınların gözleri keskin, zekaları uyanık, düşünceleri vesveseli olur. Guy de Maupassant

* Kadın, insanın gölgesi gibidir; kovalarsanız kaçar, kaçarsanız kovalar. Chamfort

* Kadın kendi başına ne gül goncasıdır, ne de diken. Koklamasını bilirsen gül, tutmasını bilmezsen diken olur. Refik Halid Karay

* İyi bir kadın bir erkeği etkiler, zeki bir kadın onda ilgi uyandırır, güzel bir kadın büyüler, anlayışlı bir kadın ise ona sahip olur. Helen Rowland


GüzeL kadın gözü, iyi kadın gönlü okşar. Napoleon


Kadın her şeyi affeder fakat asla unutmaz. Confıcıus


Kadınlar, kendilerini sevenler için değil, onlara hükmedenler için can verirler.
Halide Edip Adıvar


Kadınlar sevmedikleri adama hiç acımazlar A.Dumas Fıls


Kadını sev, koru, güvenve tatlı sert ol. Senin kölen olur. Cıen


Bir uygarlığın seviyesini ölçmek isterseniz, derhal kadının hayat şartlarına bakın.
Stuart Mıll


Güzel sözlerle, iltifatlarla kandıramayacağın kadın
yoktur. Yeter ki bunları inanarak ve sadece biri için yap. Cien


Kadınla müziğin yaşı olmaz..Olıver Goldsmıth


28 Ocak

GAZETELER












VERGİ DENETMENİ

Hürriyet
Sabah
Milliyet
Star
Cumhuriyet
Radikal
Yeni Şafak
Türkiye
Gözcü
Akşam
Zaman
Posta

Sitene Ekle

12 Ocak

Eger birini seviyorsan O'nu serbest birak...


Quote

Eger birini seviyorsan O'nu serbest birak...








Eğer birini seviyorsan O'nu serbest bırak... Dönerse senindir;


Dönmezse zaten hiç senin olmamıstır...


Yeni versiyonlar:


Pesimist (Karamsar) O'nu serbest bırak... Dönerse senindir; Beklediğin üzere dönmezse Zaten hiç senin olmamıstır.


Optimist (Iyimser) Eğer birini seviyorsan O'nu serbest bırak... Üzülme, dönecektir!...


Suspicious ( Supheci) Eğer birini seviyorsan O'nu serbest


bırak... Dönerse bu işte bi bit yeniği var demektir..


Impatient ( Aldırmaz) Eğer birini seviyorsan O'nu serbest


bırak... Bi muddet bekle. Dönmezse unut gitsin..


Playful ( Muzip ) Eğer birini seviyorsan O'nu serbest


bırak... Dönerse bi daha serbest bırak. Gene dönerse gene bırak.


Greenpeace Eğer birini seviyorsan O'nu serbest


bırak... Aslına bakarsan tüm canlılar hur olmalidir..


Biologist (Biyolog) Eğer birini seviyorsan O'nu serbest


bırak ki Evrimini tamamlamasi mumkun olsun..


Statisticians ( Istatistikci) Eğer birini seviyorsan O'nu serbest bırak... Seviyorsa dönme ihtimali çok yuksektir.. Sevmiyorsa ilişkiniz zaten muhtemel degildir..


Schwarzenegger's fans (Arnold hayranları)


Eğer birini seviyorsan O'nu serbest bırak... SHE'LL BE BACK!


Over possessive person ( Asiri sahiplenici tip)


Eğer birini seviyorsan O'nu kesinlikle serbest bırakma...


Psychologist Eğer birini seviyorsan O'nu serbest


bırak... Dönerse kendine güveniyor demektir.. Dönmezse superegosu


baskin demektir.. Gitmiyorsa manyak demektir..


Bencil Eğer birini seviyorsan Kendiniserbest bırak.. Niye diye sorarsa


Seni hiç alakadar etmez! de.


Finance expert ( Mali eksper) Eğer birini seviyorsan O'nu serbest


bırak... Dönerse borç almaya devam edebilirsin Dönmezse ara ve


borçlarinin üstüne yattiğini söyle




06 Aralık

ÖLÜMLÜ DÜNYA



İnsan… Allah’ın yarattığı en şerefli varlık…


Kâinatın küçük bir özeti…


Bu âlemde ne varsa hepsi insanda mevcut…


Zamana, mekâna sığmayan Allah bir mü’minin kalbine sığıyor.


Bize şah damarımızdan daha yakın…


İman, Allah vergisi. Her şeyin başı O’na teslimiyet…


Başı da, sonu da samimiyet…


Her yokuştan sonra bir iniş, her zorluktan sonra da bir kolaylık var.


O halde neden öyle gurur ve kibirle yürüyoruz?


Ne başımız yüce dağlar kadar yükselebilir ne de gururumuzla yerleri yarabiliriz. Bir damla meniden halk edildik.


Bir nefeslik de canımız var.


Elbet beklenen olacak ve bir gün sıra bize de gelecek.


Dünya kime kalmış ki, bize kalsın.


Sanki hiç dünya saltanatı bitmeyecekmiş gibi…


Dört elle sarılıyor insan…


Hay-huy… Kavga-dövüş…


Kan, kıyamet, ölüm, savaş…


Ecel yaklaşıyor yavaş, yavaş…


Derken bir ‘Paydos Borusu’ çalıyor.


Her şey yalan oluyor.


İnsan bir gül gibi soluyor.


‘Kim bilir nerde, kaç yaşında…’


‘Bir namazlık saltanatı oluyor, o musalla taşında…


’ Sonra en çok sevdikleri kendi elleriyle onu mezarına indiriyor.


Doymayan gözlerini toprak doyuruyor.


Bir zamanlar dünyalara sığmayanlar, tırtıllara, kurtlara, böceklere yem oluyor. İşte sonumuz bu.


Yaşamak elbette güzel!. ‘


Yaşlanıp yıpranmak hazin.


Buna bir çâre yok mudur, ya Rabbel Âlemin?..’


Koca Veysel,


Yahya Kemal Beyatlı’nın söylediğinden daha güzelini söylüyor:


‘İki kapılı bir handa…


Gidiyoruz gündüz gece…


’ Konulup göçülen yer han değil de nedir ki?..


Bizden evvel burada kimler vardı, bilenimiz yok.


Hayat bir rüzgâr gibi geçip gidiyor.


Saçlarımızın dökülmesine, belimizin bükülmesine,


her yanımızda kırışıklıklar oluşmasına dur diyebilen kimse yok.


Dolu dizgin mezara doğru koşuyoruz.


Ölüm bile lâyık olan kullara,


bembeyaz ve tertemiz tüller içindeki bir taze gelin gibi gidiyor.


Ölüm bir son değil.


Her son da yeni bir başlangıç.


Ölüm, çizginin bu tarafından öbür tarafına atlamak gibi bir şey.


Fani dünya ile ebedî âlem arasında bir nefeslik mesafe var.


Doktor, ilâç, tedbir, birer avunma, vesile ve sebep…


Kader, vakti gelince hükmünü icra eder.


Ölecek olan ölür.


Eğer şifa ilâçlarda olsaydı, hiçbir doktor ölmezdi.


Ölümü öldürmek mümkün değil.


Ölüm hepimiz için bir baş tacı.


Nihayetinde alın yazısı insanların arzularına göre değişmiyor ki…


Ahiret olmasaydı, ölüm denilen ayrılığa kim dayanabilirdi?



Ekrem YAMAN

27 Kasım

ögüt



Eğer, bütün etrafındakiler panik içine düştüğü
ve bunun sebebini senden bildikleri zaman
sen başını dik tutabilir ve sağduyunu kaybetmezsen;
Eğer sana kimse güvenmezken sen kendine güvenir
ve onların güvenmemesini de haklı görebilirsen;
Eğer beklemesini bilir ve beklemekten de yorulmazsan
veya hakkında yalan söylenir de sen yalanla iş görmezsen,
ya da senden nefret edilir de kendini nefrete kaptırmazsan,
bütün bunlarla beraber ne çok iyi ne de çok akıllı görünmezsen;
Eğer hayal edebilir de hayallerine esir olmazsan,
Eğer düşünebilip de düşüncelerini amaç edinebilirsen,


Eğer zafer ve yenilgi ile karşılaşır
ve bu iki hokkabaza aynı şekilde davranabilirsen;
Eğer ağzından çıkan bir gerçeğin bazı alçaklar tarafından


ahmaklara tuzak kurmak için eğilip bükülmesine katlanabilirsen,
ya da ömrünü verdiğin şeylerin bir gün başına yıkıldığını görür
ve eğilip yıpranmış aletlerle onları yeniden yapabilirsen;
Eğer bütün kazancını bir yığın yapabilir
ve yazı-tura oyununda hepsini tehlikeye atabilirsen;
ve kaybedip yeniden başlayabilir
ve kaybın hakkında bir kerecik olsun bir şey söylemezsen;
Eğer kalp, sinir ve kasların eskidikten çok sonra bile
işine yaramaya zorlayabilirsen
ve kendinde 'dayan' diyen bir iradeden
başka bir güç kalmadığı zaman dayanabilirsen;
Eğer kalabalıklarda konuşup onurunu koruyabilirsen,
ya da krallarla gezip karakterini kaybetmezsen;


Eğer ne düşmanların ne de sevgili dostların seni incitmezse
Eğer aşırıya kaçmadan tüm insanları sevebilirsen;
Eğer bir daha dönmeyecek olan dakikayı,
altmış saniyede koşarak doldurabilirsen;
Yeryüzü ve üstündekiler senindir
Ve dahası
sen bir İNSAN olursun oğlum...

Rudyard Kipling

23 Kasım

Talking about Dostlara..




Image Hosted by ImageShack.us










selamlama151.gif





Dost Olanlara ....





DOSTLUK..


YASANMAMIS ASKLARIN BiLiNC ALTINDAKI DÜRTÜSÜNÜ
YENEBiLMEK VE YASANA BiLMESiNi SAGLAMAK iCiN TAKILAN BiR MASKE DEGiL..
KARSIDAN MADDi VEYA CiNSEL FAYDALANMANIN BiR ARACI HiC DEGiLDiR..





Sevgide günes gibi ol


Dostluk ve Kardeslikte akarsu gibi ol


Hatalari örtmede gece gibi ol


Tavazuda toprak gibi ol


Öfkede ölu gibi ol


Her ne olursun ol


YA OLDUGUN GIBI GÖRUN


YA GÖRUNDUGUN GIBI OL



DOSTLUK GÜNAH OLMAYACAK ...


KADAR MASUM, KÖLE OLMAYACAK


KADAR ÖZGÜR,


UMULMAYACAK KADAR YAKIN,


UNUTULMAYACAK KADAR DERIN,


TEK BASINA YASANMAYACAK KADAR


ZORDUR.



En güzel sey ne deseler.....dostluk dermisin?
En çok kime güveniyorsun derseler....adimi söylermisin?
Neden agliyorsun deseler.....dostum için dermisin?
Beni unutmani söylerseler.....hayir diyebilirmisin?
Yasamak güzelmi deseler.....onunla dermisin?
Söyle sen kimsin derseler.....güvenilir biriyim dostunum dermisin?





















DOST SIKINTIDAN ELLERiM BUZ GiBi OLDUGUNDA, ELLERiMI TUTARAK,
SEVGiSi iLE TAAA YÜREGiME KADAR ISITABiLCEK..
SIKINTIDAN ONUN ELLERi BUZ GiBi OLDUGUNDA,
ELLERiNi TUTARAK, SEVGiM iLE TAAA YÜREGiNE KADAR ISITABiLECEGiM iNSANDIR..












Sen Gülerken herkes Güler,


Sen Aglarken Yanliz Aglarsin,



Sirtini öle bir Agaca yasla ki asla Yikilmasin


Kendine öle bi DOST secki


Seni asla yari Yolda birakmisin..





Dost Deniz kenarindaki taslara benzer,


Önce teker teker toplarsin,


Sonra birer birer atarsin.


Yanliz bazilarini atmaya kiyamassin .


Iste sen onlardansin...







Cikarsiz sevgidir dostluk duygusu
Otesini bilen varsa soylesin
Nasil vazgecilmez gunes, hava, su;
Dostum sen de benim icin oylesin




SEVGİDİR HER KAPIYI AÇAN
BİZİ, BAZEN BİR KUŞ BİR ÇİÇEK YAPAN
DOST, KOLAYCA BULUNMAZ
İNSAN, ÇABUK BİLİNMEZ.
GEÇİCİDİR PARA, POST...
HERŞEYDEN ÖNEMLİDİR
DOST...






DOST VARDIR GIDA GİBİDİR,ONU HEP


ARARSIN.DOST VARDIR İLAÇ GİBİDİR GEREKİRSE


ARARSIN. DOST VARDIR HASTALIK GİBİDİR,


ONU ARAMAZSIN O SENI BULUR..





Gönüller birdir dünyalar ayrı olsa da.


Arkadaşlıklar, sevgiler,


aşklar yalan olsa da



umrumda değil dünya yansada biz dostu



unutmayız dost uzakta olsada.



DOSTUM yas dökmesin gözLerin . .
agLatír sözLerin
unuturum sanma
simdiden özLedim . . !







21 Kasım

MUGE SAYFASI

SEVDİKLERİM...



"Dostum,


Evin varsa bir sıfır koymalısın varlıklar hanene,


İşin varsa bir sıfır daha koymalısın, İş seninse üç sıfır daha koymalısın, İşin iyi gidiyorsa üç sıfır daha, Araban varsa bir sıfır, Yazlığın varsa bir sıfır daha, Daha sıralanabilir sıfırlar hanesi... Ancak, Sağlığın varsa bir koyarsın başına, bütün sıfırlar anlamlı bir değere ulaşır. Yoksa sonuç sıfırdır, hiç uğraşmayasın boş yere..."


VEHBİ KOÇ


HUZURUN RESMİNİ ÇİZEBİLİR MİSİNİZ?




HER ŞEY SENDE GİZLİ


yerin seni çektiği kadar ağırsın
kanatların çırpındığı kadar hafif..
kalbinin attığı kadar canlısın
gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
nefret ettiklerin kadar kötü..
ne renk olursa olsun kaşın gözün
karşındakinin gördüğüdür rengin..
yaşadıklarını kar sayma:
yaşadığın kadar yakınsın sonuna ne kadar yaşarsan yaşa,
sevdiğin kadardır ömrün..
gülebildiğin kadar mutlusun
üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
sakın bitti sanma her şeyi,sevdiğin kadar
sevileceksin.
güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
bir gün yalan söyleyeceksen eğer
bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın
güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın
ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
işte budur hayat!
işte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
çiçek sulandığı kadar güzeldir
kuşlar ötebildiği kadar sevimli
bebek ağladığı kadar bebektir
ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
SEVDİĞİN KADAR
SEVİLİRSİN...

CAN YÜCEL






KADIN


Öperseniz beyefendi DEGILSINIZDIR,
Öpmezseniz adam DEGILSINIZ.
İltifat edersiniz "YALAN" der,
Etmezseniz bırakır GIDER.
Her isteğine evet derseniz KAREKTERSIZ olursunuz,
Karşı çıkarsanız ANLAYISSIZ.
Çok yanına giderseniz "SIKILDIM" der,
Az giderseniz küser.
İyi giyinirseniz "ÇAPKINSIN" der,
Dikkat etmezseniz zevksizlikle suçlar.
Kıskanırsınız "HUYUN KÖTÜ" der,
Kıskanmazsınız "SEVMİYORSUN" der.
Siz bir dakika geç kalın kıyamet kopar,
Kendisi bir saat gecikirse "BUNDA NE VAR???".
Arkadaşınızla buluşursunuz adı ihmal olur,
O buluşur "BİZİM KIZLAR" olur.
Siz başka kadına bakacak olsanız gözleriniz oyulur,
Başka bir adam ona baktığında adı "HAYRANLIK" olur.
Konuştuğunuz anda dinlemenizi ister,
Dinlediğiniz anda "NEDEN KONUŞMUYORSUN?" der.
Kısacası...
Sade ama çok karışık.
Zayıf gibi ama çok güçlü.
Akıl karıştıran ama hayranlık uyandıran
İnsanı çıldırtan ama mükemmel!
Bu arada tercümelerin de kadın gibi olduğunu belirtmek isterim...
Çok güzelse nadiren sadıktır,
Çok sadıksa da nadiren güzel...Hayat yaşandığı kadar vardır. Gerisi ya
hafızalardaki hatıra yada
hayallerdeki ümittir. Hüsran ise, bir tek yerde
kabullenebiliyorum,
Yaşamak mümkünken yaşamamış olmakta…






"İNCİ ÇİÇEĞİ"



Senden dönerken..baktım


Akreple yelkovan sevişiyor tam 12'nin üzerinde yine
Seninle olacak saatlere gebe kaldı gece...

Senden dönerken...baktım
Bembeyaz ellerim!
Meğer...tıka basa inci çiçeği dolmuş ceplerim...

Senden dönerken adam iyi hissediyor kendini.
En güzel türkülerini falan söylüyor Ege'nin
Tam koynuna giderken gecenin...senden dönerken.

Senden gitmeleri bilmiyorum!
Senden dönmeler ise
Şey gibi...
Baharda içi; "çok uzaklardan gelmiş yeni ve ılık rüzgarla" dolan
Uçurtma gibi keyifli....

Senden dönmeler
"bir varmış-bir yokmuş"gibi
İstanbul'da bir masalmış
Uyumadan hiç bıkmadan dinlenesi...

Senden dönmelerde kedilerle konuşmak var
Koklamak havayı
Sevmek yeniden İstanbul'u...
Çok içmişim diyerek buruşturmak paketi
Ama vazgeçmemek var.
Saate baktıkça
Seninleyken gebe kaldığını unutmamak var hep.


Reşat Akıllıoğlu





"HER İNSAN ÖLDÜRÜR SEVDİĞİNİ"


Her insan öldürür gene de
sevdiğini
Bu böyle bilinsin herkes tarafından,
Kiminin ters bakışından gelir ölüm,
Kiminin iltifatından,
Korkağın öpücüğünden,
Cesurun kılıcından!

Kimisi aşkını gençlikte
öldürür,
Yaşını başını almışken kimi;
Biri Şehvet'in elleriyle
boğazlar,
Birinin altındır elleri,
Yumuşak kalpli bıçak kullanır
Çünkü ceset soğur hemen.

Kimi pek az sever, kimi derinden,
Biri müşteridir, diğeri satıcı;
Kimi vardır, gözyaşlarıyla bitirir işi,
Kiminden ne bir ah, ne bir figan:
Çünkü her insan öldürür
sevdiğini,
Gene de ölmez insan.



Oscar Wilde









20 Kasım

Sevgilim




 



Adı hüzün olsun bu gerçeğin.
Ayrılığın tekil sızısını hissetmenin
Ve senden sonraki yaşantımın,
Adı hüzün olsun!

Öteki renklerini aldığın,
Tek mevsimlik dünyamın,
Ve senden bana kalanların,
Rotasız başlayan yolculuğumun,
Her limanda yüzleştiğim sensizliğin,
Adı hüzün olsun!

Bir türlü gelmeyen geleceklerin,
Bir yarısı sende kalan geçmişin,
Ve her gün biraz daha kaybolan iyimserliğimin,
Adı hüzün olsun!

Gittikçe tuhaflaşan tavırlarımın,
Azalan ideallerimin,
Alışkanlık haline gelen sıradanlıkların
Birbirine benzeyen her günün
Adı hüzün olsun!

Aklımda kalan şarkı sözlerinin,
Anılarını sakladığım kirli odamın,
Yağan yağmurun,
Cama dayanmış soluk yüzümün,
İçimde ağlayan çocuğun,
Adı hüzün olsun!

Artık gelmeyeceğine olan inancımın,
Eksik yüreğimin, göremediğim renklerin,
Sensizliğin, yarım kalmışlığın,
Adı hüzün olsun!

Değişmeyen şeylerin,
Aynı filmin tekrarına benzeyen rüyaların,
Sadakatini elden bırakmayan gönlümün,
İçimdeki yalnız şairin, bu yaşantının,
Ve bu şiirin adı hüzün olsun!

Talking about Elimde degil:(












KAL BİRAZ DAHA



Kaç mavi yasak yaşadık seninle,
kaç deli gece...
Düşünse, dolunay bile utanır,
yıldızlar çıldırır, ağlar erguvanlar.
Ben, seni işte öyle bir gecede sevdim, hesapsız.
Ve düşlerim...
Düşlerim sınırsızdı alabildiğine
Duygularım sabırsız.
Bir çocuk kadar günahsız.
Sahi, sen de sevebilir misin beni
seni sevdiğim kadar,
dokunabilir misin yüreğime?
Bak, orada sen varsın.
"Mutluluk nedir?" diye sorsalar
"Sen" derim alabildiğine, "Yalnız sen."
Sesin, gözlerin, ellerin sonra,
titreyen dudakların ve arzun çekingen
Sen, benim her şeyimsin.
Sensiz neye benzer bu ay, bu güneş?

Çiçekler açar mı sen olmasan,
Martılar uçuşur mu çığlık çığlığa?
Sonra, kim aydınlatır benim gecemi,
Günümü kim paylaşır?
Kim sorar derdimi,
Ben neye sevinirim,
Kimle gülerim?
Kal biraz daha...
Beraber büyüttük sevinçlerimizi,

Beraber öğrendik yaşama direnmeyi
Sevmeyi beraber öğrendik.
Bak, güneşler doğdu üzerimize
Yolumuza begonyalar serildi.
Ağlamak bu kadar kolay mıydı,
Ve güzel miydi gülmek kadar?
Herkese seni anlatmak istiyorum
Seni söylemek şiir şiir.
Her dizede sen olmalısın,
adın olmalı çığlık çığlık...
İçimi ısıtan sen, tam şuramda; ılık ılık,
sen olmalısın kıpır kıpır yüreğimde...
Sevdan olmalı deli dolu
Ve çılgınlığın, çılgınlığın olmalı.
Ben seni sevmeyi seviyorum
Ve seni özlemeyi.
Bu bir itiraftır...

Aşkın yoksa ben de yokum
Yetim düşlerimin
kimsesizliği kuşatır benliğimi
Hüzünler yağar gecelerime.
Ben, bir garip ben olurum,
Sığamam odalara,
taş duvarlar üzerime üzerime gelir.
Ruhum durmaz bedenimde,
hücrelerim yaşamaz.
Kurumuş dallara döner yüreğim,
susuz çöllere...
Gece böyle bitemez, ben ölürüm,
Ölürüm gitme, kal biraz daha...
KAL BİRAZ DAHA...
19 Kasım

MÜSAİTMİ YÜREGİN


Müsait mi Yüreğin..?














Gözbebeklerinde kendim yerine başkasını gördüğüm insan; yalan söylerken bile
nasıl bu kadar masum durabiliyordun?

Oysa ki sarılırken sana, başka bir tenin soğuk kokusunu varmış bedeninde.
Bilmiyordum...

İçten içe ağladığım onca gecenin hesabını nasıl verebilirsin ki. Söyle; en fazla
kaç intiharıma sebep olabilirsin? Yüreğimin sancılarını nasıl yok edebilirsin?..

Bu gece başka bir başka ölüm gecesi daha? Bu kez gem vurmadan geldim
acılarıma... Senin yüreğin uçurum ve ben hiç korkmadan cesurca ölmeye razıyım
kollarında...

Kahretsin. Sana son bir defa daha sarılmak için o soğuk kokuyu duymaya bile razı
olmak ne kadar acı...

Korkularımı ve heyecanlarımı bir yana koyup, yanıma sadece her zaman hasret
olduğum yüzünü alıp gidiyorum bu gece ölüme....

Peki bir geceliğine müsait mi yüreğin?
Sadece ölüp son bir kez gideceğim

15 Kasım

kendine iyi bak

KENDİNE İYİ BAK
“Kendine iyi bak” bir 'veda' değil 'elveda' cümlesidir çoğu zaman. O üç kelimeden çok daha fazlasını gizler içinde...
'Kendine iyi bak. Çünkü bundan sonra ben yanında olmayacağım. Olamayacağım. İstesem de istemesem de. Sevdim bir zamanlar seni, hala seviyorum ve benden sonra da mutlu olmanı istiyorum. Olur da bir gün dönersem seni iyi bulmak istiyorum.“
“Kendine iyi bak. Çünkü bundan sonra kendinden başkası olmayacak yanında sana bakacak. Ben olmayacağım. Kendine iyi bak ve beni düşünme. Çünkü ben de seni düşünmeyeceğim artık. Arama sakın beni, yazma, çünkü ben yazmayacağım. Sil beni yüreğinden, çünkü ben sileceğim. Fakat, yaşanılan, paylaşılan güzel şeyler hatırına sana yürekten mutluluklar diliyorum. Ve ben bir daha dönmemek üzere gidiyorum.”
'Kendine iyi bak. Aramızda geçen herşeye rağmen benden sonra iyi olduğunu bilmeyi tercih ederim. Aslında bilmem çok önemli değil, iyi olduğunu varsayacağım ben. Seni bir daha asla görmemek üzere gidiyorum ben, seni kendinle başbaşa, yapayalnız bırakıyorum ben. Biliyorum kendini bırakacaksın benden sonra, o yüzden iyi bak diyorum. Aslına bakarsan, çok da fazla umursamıyorum.'
'Kendine iyi bak' derler ve giderler. Tutkuyla sevenler, bazen birden fazla söylerler bunu. Çünkü onları ayırmak, eti tırnaktan ayırmak gibidir. Kolay kolay kopamaz onlar, süreç çok acı vericidir, yürek parçalıyıcıdır. Her seferinde azalan umutlarla geri döner ve yine “Kendine İyi Bak” gözleriyle ayrılırlar. Ta ki umut da, sevgi de tükeninceye kadar…Ta ki son elveda mezar sessizliğine bürününceye kadar…
Tutkunun ötesinde sevenler, bir kez “Kendine İyi Bak “ derler ve giderler. Onlar eti tırnaktan ayırmak yerine ölümü yeğlerler. Onlar bu acıyı bir kezden fazla kaldıramayacaklarını bilirler.
'Kendine iyi bak' derler ve giderler. Bu sözlerin içinde ihanet yok, hiç bir zaman olamaz derler ve giderler. En büyük ihanet değil midir aslında seni seveni, ihtiyacı olanı yüzüstü bırakıp gitmek. 'Kendine iyi bak' derler ve giderler. Seni suskunluğa mahkum edip giderler. Seni parçalara ayırıp, en büyük parçayı yanlarına alıp giderler. Seni senden alıp giderler.
Daha kötüsü suçlayamazsın onları tüm bunlar için. Kendine iyi bak deyip gidenin geçerli bir nedeni vardır elbet. Suçlatmaz kendini. Savaşmadıkları için kızarsın ama suçlayamazsın. Savaşmışlarsa, yenildikleri için kızarsın ama suçlayamazsın. Yenildiğin için kızarsın ama suçlayamazsın… Ayrılığın kaçınılmazlığına inandırır seni, 'kendine iyi bak' derler ve giderler. Elinden umutlarını, düşlerini, sevgilerini alıp giderler. Bir tek anıları bırakırlar geride, bir de hatırladıkça gözyaşlarına boğulasın diye
unutulmayan nağmeler.

Arkalarına bakmadan çekip giderler eğer yalnız kalmışsan, çünkü insafsızlıklarını görmek istemezler. Herşey o saniye orada bitsin, kapansın bu sayfa isterler. 'Bitti' diyemedikleri için, 'kendine iyi bak' derler. 'Kırıldım ve affedemiyorum' diyemedikleri için 'kendine iyi bak' derler. 'Seni istemiyorum artık, hayatımdan çıkaracağım ama bil ki hiç unutmayacağım' diyemedikleri için kendine iyi bak derler. 'Biliyorum çok kanayacaksın ama daha iyisini yapamıyorum' diyemedikleri için 'kendine iyi bak' derler. Vicdanlarını rahatlatmak için kendine iyi bak derler, çünkü o kan uzun süre akacaktır ve o yara asla kapanmayacaktır, bilirler.

'Kendine iyi bak' bir noktadır çoğu zaman. Kendine iyi bak deme bana, sadece kötülükler noktalansın isterim ben. Oysa sen iyisin… Sen gözümdeki ışık, dudağımdaki tebessüm, sen içimdeki sevinçssin. Sen hayatıma renk katan, sen yüreğimdeki çarpıntı, sen hayatımdaki neşesin. Sen yolumu aydınlatan, sen dert ortağım, sen gönül yoldaşım, sen bir tanesin. 'Kendine iyi bak' deme bana. Nokta koyma.

Keşke böyle yaşanmasaydı bazı şeyler, keşke affedebilsen beni, keşke ben de affedebilsem… Keşke döndürebilsek zamanı geriye. Keşke bugünkü aklımızla yaşasak herşeyi baştan. Nafile... Ama yine de, gitmesen olmaz mı? Bitmesek olmaz mı? Sen eksikken, ben nasıl tam olurum? Senden kalan boşluğu kimlerle doldururum? Savaşsak, aramıza giren şeytanla olmaz mı? Hani büyük aşklar her türlü engeli aşardı, hani gerçek dostluklar her sınavı geçerdi, hani sevgi eninde sonunda kazanırdı? Hani hayatta hiç kirlenmeyecek değerler vardı? Hani en büyük zaferler, en kanlı savaşların ardından kazanılırdı? Bunların hepsi yalan mı? Sahiden..., gitmesen olmaz mı? Bitmesek olmaz mı? ……….

Peki o zaman... Senin istediğin gibi olsun... Öyleyse...Sen de 'Kendine İyi Bak.'

'Kendine Iyi Bak' derler, kurşunu kafana sıkıp giderler.




























Video





































Akif Öz









İlgi alanları
yukarıda yer alan her şey
1964 yılında Konya Ermenek Çukurbağ Köyünde doğdum.Köyüm daha sonra Karaman ın İl olması ile Karaman Sarıveliler ilçesine bağlandı. ilk okulu Çukurbağ köyü ilk okulunda okudum. 1975 yılında devlet parasız yatılı sınavları sonucu Konya Ereğli İvriz Öğretmen Okulu nu kazanarak burada orta ve lise eğitimine başladım.1981 yılında mezun oldum üniversite sınavları sonunda 1982 yılında Ankara Gazi üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne kayıt yaptırdım .1987 yılında mezun oldum. Bir süre yüksek lisanssa devam ettim 1989 yılında askerliğimi yedek subay olarak ifa ettim.1992 yılında açılan sınavlar sonucunda Maliye bakanlığında Vergi Denetmeni olarak göreve başladım. Ankara ,İstanbul ve Konya İllerinde Vergi denetmeni olarak çalıştım.31.08.2006 tarihinde Adana iline atamam yapıldı .Halen Adana ilinde Vergi Denetmeni olarak çalışıyorum






































































{0}
Sık görüşülen
{2}
{0}
{0}


Etiketler: , ,

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa